|
|
 |
İsim: | baris onder | E-mail: | baris_onder hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 05.11.2009, 12:55 (UTC) | Mesaj: |
6 KASIM VE YÖK
Küresellesen dünyamizda iletisimi saglayan bilgi aginin kurulmasi kaçinilmaz hale gelmistir. Bu kapsamda üniversiteler ile egitim kurum ve kuruluslari bilgi çaginin hizina ulasabilmenin gayreti içerisine girmislerdir.
Üniversitelerimize ise hizla gelisen ve erisilmesi zor olan bu bilgi yarisinda basat rol düsmektedir.
Üniversite yönetimlerinin, hem akademik hürriyeti koruyacak hem verimliligi artiracak bir isleyis biçimini ivedilikle olusturmasi gerekmektedir.
Toplumsal hayatta önemli bir rol üstlenen egitim kurumlarinin, farkli etnik köken ve inançta insanlari bünyesinde barindirmasi demokrasi geregidir.
Ancak, ideolojik gruplarin demokrasinin bu birlestirici vasfini istismara yöneldikleri de bir gerçektir.
Bu kapsamda egitimin istismar edilmesini önlemek için kurulan Yüksek Ögretim Kurulu(YÖK)’nun yapisi ile ilgili sorunlar, bazi çevreler tarafindan her 6 Kasimda gündeme getirilmeye çalisilmaktadir.
Akademik özgürlükleri istismar etmeye çalisanlara üniversite yönetimi konusunda Prof. Sidney HOOK’un “Akademik Hürriyet ve Akademik Anarsi” adli eserindeki “Üniversite siyasi bir kurum degildir. Üniversitenin isi hükümet etmek degil, gerçegin kesfi, yayilmasi ve ögretimdir. Üniversite otoritenin temeli çogunluk iradesi degil, bilgidir.” sözlerini hatirlatmayi bir vatandaslik görevi olarak görüyorum.
Bu nedenledir ki, ögrenci hareketlerinin iyi analiz edilmesi, gelecegimiz için son derece önem tasimaktadir.
1968 ögrenci hareketlerinin masumane istekler ile basladigi, ancak daha sonralari gençler arasinda kutuplasmalara neden oldugu, üniversitelerimizde huzur ortaminin kayboldugu, egitim düzeyinin düstügü, birçok ögrencinin hayatini kaybettigi unutulmamalidir.
1968 olaylarindan buyana geçen süreç içerisinde, 6 Kasim YÖK’ü protesto gösterileri masum ögrenci istekleri boyutunu asmis adeta yönetime bir meydan okuma savasina dönüstürülmüstür. Yillarca ayni sloganlar atilarak geçmisin tekrari yasanmistir/yasanmaktadir.
Oysa, gelinen noktada her yil 6 Kasimda terör örgütleri tarafindan gençlerin masa gibi kullanilip, üniversitelerimizde içi bos sloganlarla dersleri boykot ettirme dönemi sona ermistir.
Baris Önder
|
İsim: | ali bozdogan | E-mail: | alibozdogan65 mynet.com | Site: | - | Zaman: | 16.10.2009, 12:44 (UTC) | Mesaj: | NEDEN KARSI KOYUYORLAR?
Özellikle sanayilesmis, isçi ve ögrenci kesiminin yogun oldugu büyük kentlerin (Ankara, Istanbul, Izmir vb.) kenar mahallelerinde terör örgütlerinin faaliyetlerinde bir yogunlasma görülüyor.
Gecekondu mahallesindeki alevi ve sol görüslü sahislar ile irtibatlarini artirma çabasi içerisinde olan asiri sol terör örgütleri, hazine arazilerinin satilmasi temasi etrafinda islenerek gecekondularin yikilacagi, mahalle sakinlerinin sokaga atilacagi iddiasiyla halkin devlete karsi güvenini sarsici propaganda yaparak, mahalle halkini provoke etmeye çalisiyor.
Son günlerde (13 Ekim 2009 tarihinde) İstanbul Büyüksehir Belediyesi ve Sancaktepe Belediyesi yikim ekiplerince, Sancaktepe/Osmangazi ve Abdurrahmangazi Mahalleleri'nde dere yataginda yer alan 200'ün üzerinde kaçak binanin yikilmasi ve dere yataginin islahi için çalisma baslatilmasi, terör örgütlerini harekete geçirdi.
Bilindigi gibi geçtigimiz günlerde asiri yagislar nedeniyle dere yataklarinin tasmasi sonucu onlarca ev ve isyeri sular altinda kalmis, yine onlarca insan sele kapilarak kaybolmus, milyonlarca liralik maddi zarar meydana gelmisti.
Tüm bu olumsuz gelismelere karsi alinan veya alinmaya çalisilan önlemlere terör örgütlerinin karsi koymasi ise çeliskili bir durum yaratiyor.
Halkin yaninda onun menfaatleri dogrultusunda hareket ettiklerini savunanlar çocuk yastaki insanlari ve mahalle sakinlerini güvenlik güçleriyle karsi karsiya getirmeye çalisirken, onlarin psikolojilerini olumsuz yönde etkilemesine ve toplumdan dislanmalarina neden oluyor.(Esasen gerçek amacin bu oldugu da biliniyor).
Kentsel Dönüsüm Projesi ve gecekondularin islah hareketlerine karsi konulmasinin ise, terör örgütlerinin yasam standartlari yükselecek insanlarin saflarindan uzaklasacaklari korkusundan kaynaklandigini gösteriyor.
Son dönemlerde yapisal ve parasal kaynaklari tükenme noktasina gelen yasadisi olusumlarin mali yönden oldukça sikintili günler yasadigi biliniyor.
İnsan hayatinin degeri ile ilgili fikir üretemeyenler, simdi sadece kendi egolarini tatmin edebilmek için gecekondu yikimlarini istismar ederek, sagliksiz kosullardaki kaçak yapilarin yikimina engel olunmasindan ve kargasa çikarilmasindan yana rol oynamaya çalisiyor.
Bu arada, mahalle sakinleri adina söz alan bazi sahislar “Zor sartlarda yasamlarini sürdürdükleri kondularinin islah edilmesi yönündeki girisimlerin yararlarina olacagini ancak, terör organizasyonlarinin tehdidi altinda bulunduklarini ve eylem yapmaya zorlandiklarini” ifade ediyorlar.
Örgütler, yikimlara karsi koymalarda onlarca insanin sokaga dökülecegini ve bu durumun örgütsel çikarlara katki saglayacagini düsünüyorlar. Ancak yasanan gelismeler, bu durumu dogrulamiyor. Çünkü insanlar artik önce çocuklari için daha iyi yasam sartlari istiyor. Ali Bozdogan
|
İsim: | ali bozdogan | E-mail: | alibozdogan65 mynet.com | Site: | - | Zaman: | 25.09.2009, 13:01 (UTC) | Mesaj: |
KAZAN KAYNIYOR
Yasanan ekonomik kriz nedeniyle mali sikintiya düsen DHKP/C zor bir süreçten geçiyor.
Giderek artan ekonomik çöküntüyle karsi karsiya kalan örgüt, tüm bu zorluklari asmak için mensuplarina ve sempatizanlarina maddi gelir temini yönünde baski uyguluyor.
Yurt içindeki gelir kaynaklari kuruyan örgütün, yurtdisinda da durumu pek farkli görünmüyor. Geçmis yillarda oldugu gibi mali kaynak bulamayan ya da parayi yurtiçine göndermede sikinti yasayan üst yönetim bu soruna bir çare bulmaya çalisiyor. Ancak bulundugu ülke yasalari da buna izin vermiyor.
Ödenemeyen dernek aidatlarinin, biriken kira borçlarinin artik içinden çikilamaz duruma geldigi yöneticilerce ifade ediliyor.
Bu arada örgüt içerisindeki disiplinsizligin had safhaya çiktigi, escinsel iliskilerin yasandigi, bir devrimciye yakismayacak gönül iliskilerinin ayyuka çiktigi, yönetime karsi baskaldiri yasandigi görülüyor.
Özellikle Istanbul’da (Maltepe/Gülsuyu-Gülensu Mahalleleri'nde) yasal görünümlü dernekler araciligiyla toplum tarafindan hos karsilanmayan gasp olaylarinin meydana geldigi, mahalle esnafinin tehdit edilerek aidat adi altinda para toplandigi, çek senet tahsilâti yapildigi, bu paralarin bir kisminin derneklere gelir olarak kaydedildigi biliniyor.
Son günlerde büyük sehirlerde yasanan kapkaç olaylarinda yakalananlarin bir kisminin ya örgüt üyesi ya da sempatizani oldugu belirtiliyor.
Kapkaç olaylarindan elde edilen paralarla özellikle dernek kira borçlarinin, elektrik, su ve telefon aidatlarinin ödenmeye çalisildigi, ancak bu paralarin yetersiz kaldigi, bu islerle ugrasanlarin çogunun yakalandigi veya parayi alarak örgütten uzaklastiklari gerçegi artik kamuoyundan gizlenemiyor.
Genelde varoslarda yasayan mahalle sakinlerinin ev ve isyerleri örgüt üyeleri tarafindan ziyaret edilerek örgütsel yayinlar satilmaya çalisildigi, yetiskin çocuklari olanlara derneklere gelip katilim saglanmasi için baski yapildigi, karsi koyanlarin ise bulundugu yeri terk etmeleri için kisa süreler taninarak tehdit edildikleri mahalle sakinleri tarafindan sikça dile getiriliyor.
Iste, halk için mücadele verdigini her söyleminde dile getiren örgütün içler acisi manzarasi…
Ali Bozdogan
|
İsim: | devrimci | E-mail: | devrimci_devrimci mynet.com | Site: | - | Zaman: | 16.09.2009, 07:14 (UTC) | Mesaj: |
HUZURSUZLUK GIDEREK ARTIYOR.
Son günlerde İstanbul'da faaliyet yürüten TIKB mensuplari arasinda meydana gelen görüs ayriliklari yüzünden örgütten kopmalar yasanmaya basladi.
Istanbul grubunu olusturanlar, uzun süreden beri parti programina ve yeniden yapilanmaya iliskin elestirilerini giderek artirdi.
Ortami yumusatmak isteyen bazi örgüt mensuplari, “Bu tür huzursuzluklarin sadece İstanbul kadrosu ile çözülemeyecegi, genis katilimli bir toplantida anlasmazliklarin ele alinmasi gerektigi, konunun ancak bu sekilde açikliga kavusacagi” mesajini taraflara vermeye gayret gösterdi.
Ancak, örgüt bünyesinde, hala cezaevinden çikan ya da cezaevlerinde bulunan üyelere özel önem atfedilmesi, buna karsilik cezaevine girmeyen (çogunlugunu örgüte yeni katilanlarin olusturdugu kesimin) dislanmasi sorunlari çözümsüzlüge götürdü.
Cezaevine girmemis olan üyelerin “Görev alabilmek için ille de cezaevinde yatmak mi lazim?” seklindeki serzenisleriyle bu durum, giderek kronik bir hal almaya basladi.
Örgüt içerisinde bu sekilde pasif duruma düsürülen gençler, “Yürütülen çalismalarin içe dönük oldugu, bu nedenle örgütün kendisini gelistiremedigi ve kitlelere ulasamadigi, örgütte ‘sahiplenme ve liderlik’ kavgasi yasandigi, mücadelenin tamamen birakildigi, diger olusumlara katilimlar oldugu” elestirisini sürekli gündemde tutuyor.
Bu olumsuz gelismeler çerçevesinde, İstanbul'da faaliyet yürüten ve çogunlugu gençlerden olusan bir grubun TIKB'den ayrilmasiyla, mevcut durum yeni bir boyut kazandi.
Geçtigimiz yillarda liderlik çekismesi yüzünden yurtdisi ile yurt içi kadrolar arasinda yasanan huzursuzluklar örgüte büyük zarar vermisti.
Bilindigi gibi yurtdisinda yasayan ve örgütü sahiplenmeye çalisan Kenan Güngör ve Haci Selim Açan arasindaki mücadele örgütü “Kenancilar” ve ”Selimciler” olarak ikiye bölmüstü.
Görülüyor ki, TIKB içerisinde bir toparlanma olmamasi, bilinçli ve sagduyulu davranilmamasi durumunda örgütten yeni kopmalar yasanacak ve TIKB dagilacak...
Devrimci
|
İsim: | nepalli | E-mail: | gul_gul44 hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 15.09.2009, 18:17 (UTC) | Mesaj: | Bu yazım Kemal Kutana;sanal oratamda olduğumuz için gizlilik kurallarına uymak lazım,bu şekilde kutan beni tanımaz ama kendisi ile ik-üç yıl önce bir görüşmüşlüğüm olmuştu,o görşümemizde halk savaşı ve bir çok noktada adeta nutuk atmışte kendisi merak ettiğim bir şey var kemal kutan yıllardır elinde silah savaştığın ve uğruna onca yoldaşımızın şehid olduğu bu şanlı kavgada ne olduda görüşlerin hakim hale gelmeyenci hemen yan çizmeye başladın böyle internet üzerinden ona buna çağrı yaparak devrim yapılmıyor,bak silah arkadaşalrın munzurlarda şanlı bayrağımızı taşımaya devam ediyor,eğer biraz da olsun devrime hizmet etmek istiyorsan çekil köşene yazımı yazıyorsun ne yapıyorsan yap ama milletin kafasını olmayacak kendi hayal mahsulün şeylerle kurcalama... |
İsim: | diren ardic | E-mail: | direnardic yahoo.com | Site: | - | Zaman: | 02.09.2009, 12:24 (UTC) | Mesaj: |
KIZIL BAYRAK’A KÜRT SALDIRISI
Sol olusumlar üzerinde ideolojik baski kurmaya çalisan PKK ve yandaslari, 1 Mayis Mahallesi Festivali’nde TKİP yayin organi Kizil Bayrak Gazetesi standina saldirdi.
Kizil Bayrak çalisanlarindan iki kisi çikan arbedede agir sekilde yaralandi. TKİP’liler saldirinin sokunu üzerlerinden uzun süre atamadi.
Saldiriya, stantlarinda yer verilen M. Can Yüce’nin kitaplarinin neden oldugu belirlendi.
Bilindigi gibi Kizil Bayrak bir süredir M. Can Yüce’nin, A.Öcalan’i elestiren yazilarina yer veriyordu…
Elestirileri fikri platformda cevaplayamayan PKK yandaslari söz konusu kitaplarin kaldirilmasi için stantlara saldirdi.
Fikirlerine fikirle cevap vermelerinin gerektigi söylendiginde de kaba kuvvete basvurarak, TKİP mensuplarini feci sekilde dövdüler...
Arbede esnasinda Kizil Bayrak aleyhine sloganlar atildi ve TKİP’lilerin görüldügü yerde cezalandirilacagi tehdidinde bulunuldu.
Bu tehditler çok kisa bir süre sonra, İstanbul’daki 1 Eylül Dünya Baris Günü kutlamalarinda yeni bir saldiri girisimi ile taçlandirildi(!)…
Son gelismeler yasanmadan önce de PKK görüsleri dogrultusunda faaliyetleriyle bilinen Gün Matbaasi’nda Kizil Bayrak Gazetesi’nin basimina bir gerekçe gösterilmeden son verildi. Yillarca gazetenin basimini üslenen bir matbaa, birden Kizil Bayrak’i basmaktan neden imtina etmisti?…
Yayin organlarinda Kürt hareketine destek vermelerinin, konuyla ilgili yazilar yazmalarinin bedelinin bu olmamasi gerektigini savunan Kizil Bayrak okurlari, ilgilileri göreve davet ederek, PKK’lilari kendilerinden özür dilemeye çagiriyor.
Son dönemlerde PKK’nin yan kuruluslari araciligiyla sol görüse mensup olusumlar üzerinde hâkimiyet kurma çalismalarindan vazgeçmesi, sorumsuzca tavirlarindan ötürü özelestiri yapmasi, sol olusumlarin da gelismeler karsisinda PKK ve çizgisi hakkinda daha gerçekçi degerlendirmelerde bulunmasi gerekmiyor mu?
Diren Ardiç
|
İsim: | yunus arda | E-mail: | yunusarda2004 hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 31.08.2009, 12:47 (UTC) | Mesaj: |
DÜNYA BARISINI
HEP BIRLIKTE KURALIM
Almanya’nin, 1939 yilinda Polonya’yi isgali ile baslayan ve 2 Eylül 1945'te imzalanan anlasma ile resmen sona eren 2. Dünya savasinda, milyonlarca insan yasamini yitirmis bir o kadari da sakat kalmisti. Savasin sona erdigi tarih ise “Baris günü” olarak kabul edilmisti.
Dünya ve bölge barisinin tüm halkin ortak özlemi oldugu günümüzde, insanoglunun barisa olan ihtiyaci her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadir.
Savaslarin bedelinin her zaman için agir oldugu görülmüstür. Savaslarin yol açtigi aciyi, yoksullugu, mahrumiyeti tamamen onarmak hiçbir zaman mümkün olmamistir.
Özellikle Ikinci Dünya Savasi’ndan sonra, baris yanlisi uluslar arasi kamuoyunun sesini her geçen gün daha fazla yükseltiyor olmasi, dünya barisinin gelecegi adina umut verici bir durumdur.
Dünya tarihi boyunca toplumlarin sahip olduklari degerlerin tahrik edilmesi, asiri silahlanma, hürriyetlerin sinirlanmasi, açlik, sefalet, yabanci düsmanligi gibi birçok nedenle insanlik âleminin çok aci ve istirapli dönemler geçirdigi bilinmektedir.
Siddet ve çatismalar, ne yazik ki dünyanin birçok bölgesinde artarak devam etmekte, telafisi güç, hatta imkânsiz maddi ve manevi kayiplara yol açmaktadir.
Herkesin baris dolu bir dünyada yasama ideali kurdugu günümüzde de bazi terör organizasyonlarinin (PKK, DHKP/C, El Kaide, Hizbullah, İBDA-C vb.) bu baris ve huzur ortamini bozmak için çaba gösterdikleri bilinmektedir.
Devletlerin terörü önlemek için harcadiklari paralar trilyon dolarlarla ifade edilmektedir. Bu paralarin ülkelerin kalkinmasi, açligin önlenmesi ve saglik yatirimlari için ayrilmasi halinde ise gezegenimizin daha yasanilir bir hale gelecegi asikârdir.
Bu nedenle, terörü önlemek baris ve adaletin tesisi için gereken gayreti göstermek, hem insani hem de ahlaki bir sorumluluk tasiyan herkesin görevidir.
Bu vesile ile insanligin gelecegi için en önemli ve anlamli günlerden biri olan “1 Eylül Dünya Baris Günü”nün gerçek anlamiyla idrak edilmesi, barisa, dostluga, sevgiye, hosgörüye dogru elele yürünmesi dilegiyle herkesin “Baris günü”nü kutluyorum.
Yunus Arda
|
İsim: | yunus arda | E-mail: | yunusarda2004 hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 26.08.2009, 11:07 (UTC) | Mesaj: |
SONU HÜSRAN GÖRÜNÜYOR
MLKP'nin kurulusunun 15. yilini kutlama hazirliklarinin yapildigi bu günlerde parti içi hiziplesmeler hiz kazandi.
Örgüt içi huzursuzlugun artmasina, MLKP'nin kuruldugu dönemden buyana düzenlene gelen kongrelerde (birinci, ikinci ve üçüncü) alinan birbirine zit kararlarin rol oynadigi, bu yüzden yasanan fikir ayriliklarinin had safhaya ulastigi biliniyor.
Örgüt içinde alt düzeyde görevlere atanan, dislanan ya da MLKP’den ihraç edilen, ancak daha sonraki dönemlerde çeliskili kararlarla yeniden üst düzeyde görevlere getirilen örgüt mensuplarinin, geçmis süreçte kendilerine haksizlik yaptiklarini düsündükleri, ya da haklarinda olumsuz yönde görüs bildirdiklerinden süphelendikleri kisileri ve liderleri cezalandirma aliskanliklari ise sürüyor…
Yönetimi bu sekilde ele geçiren kadrolarin, cezaevlerindeki önderlerine yönelik olumsuz bakis açilarini sürdürmeleri, örgütün gelir kaynaklarinin kisitlanmasi, giderlerin artmasi ve problemlerin giderek büyümesi gibi etmenler sonucunda örgüt giderek küçülmeye basladi.
Söz konusu sorunlarin çözülmesi için örgüt bünyesinde bu güne kadar ortak bir fikir birligi olusturulamamasi da sorunun daha da büyümesine yol açti.
Bu arada örgüt görüsleri dogrultusunda faaliyet yürüten derneklerin güvenlik güçleri tarafindan siki takibe alinmasi, örgüt üyeleri arasindaki huzursuzlugu artirmaya devam ediyor.
Ezilenlerin Sosyalist Platformu(ESP)’nin faaliyet gösterdigi, bürolar ve derneklerde güvenlik unsurlarinca yapilan son aramalarda birçok örgütsel dokümana el konulmasi, bu dokümanlarin incelenmesi sonrasinda örgüte büyük bir darbe vurulacagi korkusu(!) yönetimi güç durumda birakti.
Bursa İl Emniyet Müdürlügü Asayis Sube ekiplerince, Bursa/Kestel’de, 18 Mart 2009 tarihinde yapilan kimlik kontrolü esnasinda bir polis memurunu sehit eden ve bilahare yakalanan E. A.’nin sorusturmasinda “örgüt içerisinde fikir ayriliklarinin derinlestigini” ifade etmesi ise bu gerçekleri bir kez daha gündeme tasidi.
Bu meyanda ESP’nin içinde de bazi üyeler arasindaki hiziplesmelerin artmasi, kimi üyelerin ESP’den ayrilarak baska gruplara katilmasi veya faaliyetten tamamen kopmasi MLKP’ne kan kaybettirdi.
Bütün bu gelismeler çerçevesinde MLKP’nin mevcut sorunlarinin çözümlenebilmesi için 4. kongresini en kisa süre içinde yapmasi ve tükenmekte olan örgüte can suyu vermesi gerekiyor.
Aksi bir durumda yönetim kadrolarindaki hiziplesmelerin giderek boyutlanmasi ve bu dalganin alt kadrolara da yansimasi halinde örgütün dagilmasi gündemde(!)
Yunus Arda
|
İsim: | baris onder | E-mail: | baris_onder hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 21.08.2009, 11:18 (UTC) | Mesaj: |
TKP/ML’LI ÇÖMÜT YAKALANDI
Fransa/Strasbourg’da kaçak olarak yasayan TKP/ML üyesi Mehmet Çömüt 11 Agustos 2009 tarihinde Mulhouse’da Fransiz yasalarina uygun olmayan bir durumda bulunmasi sebebiyle tutuklanarak Strasbourg-Geispolsheim Tutukevine konuldu.
Çömüt, Fransa’da iltica hakki için basvuruda bulunmus ancak 7 Agustos tarihinde bu istegi reddedilmisti.
Aile Yardimi ve Sosyal Sigorta Aidatlarinin Karsilanmasi Birligi(URSSAF) yetkilileri tarafindan yapilan kimlik kontrolü sirasinda iltica talebinin reddedildiginin anlasilmasi üzerine Çömüt, polise ihbar edilerek tutuklanmasi saglandi.
Çömüt, 1996 yilinda Türkiye'de önce ölüm cezasina, ardindan da ömür boyu hapse mahkûm edilmisti. Ancak 2001 yilinda örgüt baskisiyla katildigi ölüm orucunda saglik sorunlari yasamasi üzerine sartli tahliye edilmisti…
Yasadisi yollardan yurtdisina kaçmis ve kaçak olarak Avrupa ülkelerinde yasamaya çalismisti…
Yakalanmasinin ardindan Türkiye tarafindan iadesi istenen anilana, Mulhouse'daki Türkiye aleyhine faaliyetleri ile bilinen Avrupa Türkiyeli İsçiler Konfederasyonu (ATİK) ve Kürt Kültür Dernegi sahip çikti…
Ancak tüm çabalarina ragmen siyasi siginma hakki almasina imkân taninmadi. Bu nedenle, Fransa siyasi siginmacilar ve vatansizlarin korunmasi bölümünün Çömüt’ü Türkiye’ye iade etmesi gündeme geldi.
Haut Rhin Valiliginin bir yetkilisi tarafindan 19 Agustos 2009 tarihinde, Çömüt'ün, Türkiye'ye iade edilmesinin yaninda, anilanin Almanya gibi üçüncü bir ülkeye gönderilmesinin de söz konusu oldugu açiklandi.
Çömüt’ün yandaslari, daha önce Almanya tarafindan 2008 yilinda Fransa’ya sinirdisi edilen anilanin bu ülkeye tekrar kabul edilmeyecegini, büyük bir olasilikla valilik tarafindan alinan kararin, Türkiye'ye iade ihtimalini güçlendirdigini belirtiyor.
Bu asamada Çömüt’e geçis belgesi (laissez-passez) düzenleyebilecek tek ülkenin ise Türkiye oldugu vurgulaniyor.
Bütün bu gelismeler dogrultusunda, yasadisi olusumlara karsi alinan etkin önlemler sonucu, Avrupa ülkeleri terör üyelerinin siginma merkezi olmaktan çikacak gibi görünüyor.
Baris Önder
|
İsim: | yunus arda I | E-mail: | yunusarda2004 hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 07.08.2009, 13:18 (UTC) | Mesaj: | Adam öldürtmekten baska bir meziyeti bulunmayan Dursun Karatas, (1953-2008) ilk ve orta tahsilini Elazig’da tamamladi. 1969-70 yillarinda İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni terk ederek, bir “suç” makinesine dönüstü…
Türkiye’de 127 ayri suçtan arandi. Yakalanmamak için sürekli kilik degistirdi, yaninda bayanlar gibi makyaj malzemeleri tasidi ve peruklu lider olarak ünlendi.
Dursun Karatas 12 Eylül’de yakalandiginda 90 küsür sayfa ifade verip yanindakileri de çözülmeleri için zorlayarak devrimcilerin yapmamasi gerekeni kendi can güvenligi için yapti. Bir anlamda dava arkadaslarina ihanet etti.
Örgüt paralariyla ihtisamli ve zenginler gibi yasadi lüksünden asla taviz vermedi.
Bazi örgüt üyeleri de onun yolunu takip ederek, illegal yollardan yurtdisina çiktigi andan itibaren örgüt imkânlarini sonuna kadar kullanarak, örgütü omuzlarinda tasiyanlarin sefalet ve açlikla mücadele ettiklerini akillarina bile getirmeden rahat bir hayata adim atti (Zerrin Sari, Musa Asoglu, Aslan Tayfun Özkök vb).
Karatas’in ölümüyle bir devir kapandi mi? Önümüzdeki günlerde ölüm yil dönümü kutlamalarinda bu ortaya çikacak.
Avrupa alaninda faaliyet gösterenler 11 Agustos günü mezari basinda onu anma cesaretini gösterebilecekler mi? Yoksa her zamanki gibi kendisine bagli cefakâr birkaç örgüt üyesi mi onu hatirlayacak ve bagliligini gösterecek?
Sadece Avrupa’da “imza defteri” açilip sözde baglilik nakaratlari mi dile getirilecek? Mezari basinda mesaleler yakilip kim nöbet tutulacak? Merak konusu…
|
|
|
 |
|
|
|
|