Ziyaretşi defteri


İsminiz:
E-mail adresiniz:
Siteniz:
Mesajın:

<- Geri  1  2  3  4  5  6  7  8  9 10Devam -> 
İsim:ali bozdogan
E-mail:alibozdogan65mynet.com
Site:-
Zaman:25.02.2011, 09:10 (UTC)
Mesaj:PAZARDA SATILAMAZ

Istanbul/Sarigazi'de halkin ihtiyaçlarini karsilamak için kurulan pazar yerinde geçtigimiz cumartesi günü bir gürültüdür koptu.
Gürültünün oldugu yöne dogru bakildiginda yerlerde dergilerin oldugu ve hararetli tartismalarin yasandigi görüldü. İnsanlar bulunduklari yerden biran önce uzaklasmaya çalisti.
Gerçek ortaya çikinca olay aydinlanmaya basladi. Pazar yerinde Yürüyüs Dergisi satmaya çalisan gençlerin karsit görüsteki pazarcilar tarafindan feci sekilde dövüldügü görüldü.
Pazarcilara satilmak istenen derginin DHKP/C görüslerini içermesi ve zaman zaman PKK ve yöneticileri hakkinda yazilar yayinlamasinin Kürtçü görüse sahip insanlarda bir karsi koyma duygusu yarattigi gözlerden kaçmadi.
Pazarcilarin dergi satanlarla tartismasiyla baslayan daha sonra DHKP/C mensuplarinin dernege giderek yandaslarini getirmesiyle körüklenen olaylar, diger pazarcilarin da katilimiyla büyüdü ve yaralanmalar meydana geldi.
Hafif yaralilarin tedavisi ayakta yapilirken, agir yarali olanlar ise ambulanslarla hastaneye götürüldü.
Basindan yaralanan bir DHKP/C’linin kafasina saplanan cam kiriklarinin uzun süren ugrasilardan sonra çikarilabildigi, bir digerinde ise vücuduna aldigi sopa darbeleri nedeniyle zedelenmeler ve sislikler meydana geldigi ögrenildi.
Daha öncede DHKP/C ile BDP’liler arasinda afis asma yüzünden tartismalar yasanmis, DHKP/C’ye ait dernegin camlari kirilarak dernekte büyük bir maddi hasar meydana gelmisti.
DHKP/C ve yan kuruluslarinin yillarca (Nurtepe, Gülensu, Okmeydani vb.) mahalle halkina baski uygulayarak, kendi görüsleri dogrultularinda düzenledikleri kampanyalarla, kurduklari dernekler araciligiyla mahalle sakinlerine rahat vermedikleri bilinirken son olaylar bardagi tasiran damlalar oldu.
Istanbul’un çesitli semtlerinde baslayan ve giderek siddetini artiran bu olaylar DHKP/C ve Kürtçü görüsü benimseyenler arasinda giderek alevlenecek gibi görünüyor.
Ancak en büyük zarari yine yoksul mahalle halki görecek…


İsim:yunus arda
E-mail:yunusarda2004hotmail.com
Site:-
Zaman:24.02.2011, 07:55 (UTC)
Mesaj:FRANSA DA TERÖR ISTEMIYOR.

Fransa, Avrupa Birligi(AB) terör örgütleri listesinde yer almamasina ragmen TKP/M-L‘yi ilk defa aldigi bir kararla terör örgütü olarak kabul etti.
Bilindigi gibi, Avrupa ülkelerindeki özgürlük ortamindan istifade ederek faaliyetlerini sürdürmeye çalisan DHKP/C, Avrupa Birligi ülkelerinde de tehdit unsuru olarak algilanmasini takiben, 03 Mayis 2002 tarihinde terör örgütleri listesine dahil edilmis bazi ülkelerde faaliyetleri yasaklanmisti.
Fransa Polisi Anti Terörizm Direktörlügü (DNAT) tarafindan 2006 yili basinda TKP/M-L’ye yönelik gerçeklestirilen uygulamada sartli saliverilen örgüt üst sorumlusunun 06 Aralik 2010 tarihinde baslayan yargilamasi, 18 Subat 2011 tarihinde neticelendirildi.
TKP/M-L davasiyla ilgili Michel ASSARAF'in Türk asilli 4 sahis tarafindan kaçirilmasi ve ardindan alikonmasi olayinin terör örgütü tarafindan planlandigi ve TKP/M-L'nin Fransa'dan finansman sagladigi öne sürülmüstü.
Hatirlanacagi gibi, Musevi is adami ASSARAF Eylül 2005 tarihinde Fransiz adli makamlarina basvurarak kaçirildigini ve kendisinden 200 bin Avro fidye istendigini iddia etmisti.
Sorusturma baslatan adli makamlar TKP/M-L örgütüyle baglantili bes kisiyi tutuklamisti.
Tutuklananlarin evlerinde yapilan aramalarda, bilgisayar dosyalari, bir terör tesebbüsüyle baglantili olarak suç tesekkülünde bulunma suçunu nitelendiren pek çok unsur ortaya çikmis, bazi ülkelere ait (Almanya, Türkiye, Danimarka) bos kimlik belgeleri ve patlayici bir aygit imal etme tertibati, partinin gizli muhasebesi, propaganda afisleri ve parti toplantilarinin raporlari ele geçirilmisti.
Dava sonucunda terör amaçli örgüt kurmak, terör örgütüne finansman saglamak, zorla para toplamak ve adam kaçirmak suçlarindan yargilanan saniklar çesitli hapis cezalarina çarptirildi.
Bu gelismeler isiginda, Almanya’da yürürlüge konulan 129. madde gibi Avrupa ülkelerinin isbirligi çerçevesinde DHKP/C, KONGRA-GEL(PKK), TKP/M-L gibi örgütlere karsi alinan etkin önlemler sonucunda, yasadisi olusumlar geçmiste oldugu gibi Avrupa ülkelerinde artik rahat hareket alani bulamayacak gibi görünüyor.
Yunus Arda


İsim:sidar
E-mail:sidardaglaryahoo.com.tr
Site:-
Zaman:17.02.2011, 12:09 (UTC)
Mesaj:NURTEPE KIMIN?
Istanbul/Nurtepe bölgesi Anadolu’nun çesitli yörelerinden ekmek parasi kazanmak düsüncesiyle göç eden ve zor kosullardaki gecekondularda yasamini sürdüren insanlarin yasadigi bir mahalle.
Buradaki insanlar yakinlardaki küçük isletmelerde ve fabrikalarda isçi olarak çalisarak, ailelerinin geçimini temin etmek için mücadele veriyor.
İs bulamayanlar ise küçük tezgâhlarda günün sartlarina göre meyve sebze saticiligi yapiyor.
Bu durum adeta Anadolu sokaklarinda yasananlarla örtüsüyor. Ancak burada bir sorun var. Her isteyene istedigi gibi ara sokaklarda satis yaptirilmiyor.
Bunun bir önkosulu var. Önce mahallede faaliyet yürüten yasadisi derneklerden ya da örgüt üyelerinden yörede çalismak için mutlaka izin almak gerekiyor.
Bunu da almanin bazi kurallari bulunuyor. Önce örgüte ait dernege üye olacaksin belli bir bagista bulunacaksin kabul edilmenin ardindan aylik aidat ödemeyi de kabul ettikten sonra (en az 100 TL.) üç tekerlekli arabanin arkasinda sabahtan aksama kadar taban tepebileceksin.
Bu alisveristen kim karli çikiyor diye düsündügünde, aksama kadar topladigin parayi ortaya koydugunda, eve götürecek ekmek parasini zor kazandigin ortaya çikiyor.(kendilerini halk için mücadele verdiklerini savunanlarin halki nasil sömürdügü böylece ortaya çikmis oluyor.)
Eger görüs ayriligina düser ya da farkli bir düsünceye sahip çikarsan, birakin satis yapmayi bölgede oturma sansin bile olamiyor.
Neticede tehdit edilirsin aile fertleri darp edilir sonuçta köyünden geldigine bin pisman olursun.
Son günlerde bu olaylar Nurtepe’de sikça yasanmaya baslandi. Kendilerini DHKP/C’li olarak tanitan kisiler esnaflara uymalari gerekli bazi kurallar hakkinda ikazlarda bulundu. Buna göre, DHKP/C’nin bir hukukunun oldugu, bölgede buna müdahale eden bazi gruplarin çalismalarina izin verilmeyecegi sert bir sekilde belirtildi.
Bu duruma Kürt kökenli mahalle sakinleri siddetle karsi çikarak, kendilerinin KONGRA-GEL(PKK) görüsleri dogrultusunda hareket ettikleri ve destekledikleri, DHKP/C’ye haraç verilmeyecegi, arkalarinda kendilerini destekleyen(BDP) bir partilerinin bulundugu, DHKP/C ile görüs ayriliklarinin ise belirgin oldugu öne sürüldü.
DHKP/C de buna karsilik kendilerinden olmayanlarin evlerini, isyerlerini gruplar halinde basarak tehdit ediyor, karsi çikanlari ise darp ederek ev ve isyerlerine zarar veriyor.
Simdi soruyorum Nurtepe kimin?
DHKP/C bu cüreti nereden aliyor? Sidar Daglar

İsim:zeynep ozgur
E-mail:zeynep_ozhotmail.com
Site:-
Zaman:30.12.2010, 12:31 (UTC)
Mesaj:2011’E GIRERKEN

2010 yilinin sona erdisi su günlerde, insanlar 2011 yilinin kendilerine “Baris ve Kardeslik” getirmesi umudu ve beklentisi içinde bulunmaktadirlar.
Acisiyla, tatlisiyla bir yil daha geride birakilirken, yeni beyaz bir sayfa açilmaya hazirlanilmaktadir.
Bu yüzden günümüzde her zamankinden daha fazla birlik, beraberlik, sevgi içinde yasamaya devam etmeliyiz. Teröre birlikte karsi çikarak, çesitli bahanelerle ayrilik yaratmayi, huzuru bozmayi amaçlayanlarin tahriklerine ve provokasyonlarina firsat vermemeliyiz.
Ne yazik ki çesitli saiklerle teröre arka çikanlar, bugün sorunlari çözümsüzlüse sürükleyerek, uluslarin birlikte yasayabilmelerini engellemektedirler.
Bu güne kadar terör ve siddet olaylariyla yipratilan toplumlar, artik yoksulluk, esitim, saslik, çevre sorunlarini çözebilmelidir. Böylece baris ve huzur ortami her yerde hâkim güç haline gelebilecektir.
Karsilikli siyasi ve ekonomik isbirlisinin arttisi bir ortamda, terörün yalnizca ulusala sinirlar içinde harcanacak çabalarla önlenmesinin beklenmesi ise günümüz gerçesini yansitmamaktadir.
Bu yüzden geride biraktisimiz 2010 yili içerisinde meydana gelen terör ve siddet olaylari, dünya barisi ve huzurunu bozmaya matuf topyekûn eylemler olarak animsanmalidir.
Söz konusu fiillerin, yüzlerce masum insanin yasamini yitirmesine ya da sakat kalmasina neden oldusu hiçbir zaman unutulmamalidir.
2010 yilinda da yurdumuzda huzur ortamini engellemeye çalisan, irk, din, dil, cins ve yas grubu ayirt etmeksizin tüm insanlarin yasamina kasteden terör örgütleri amaçlarina ulasamamislardir.
Çünkü terörün insanlisin ortak düsmani oldusu, bütün dünya kamuoyunca benimsenmis bir gerçektir.
Türkiye ve dünya için önemli gelismelerin yasandisi bir yili daha geride birakip, tap taze umutlarla yeni bir yila giriyoruz.
2011 yilinin ülkemize, milletimize, tüm insanlisa baris, kardeslik ve huzur getirmesini diliyorum.




İsim:diren ardic
E-mail:direnardicyahoo.com
Site:-
Zaman:23.12.2010, 14:13 (UTC)
Mesaj:ÜNIVERSITELI BU OYUNA GELMEMELI

Yunanistan ve Ingiltere'de baslayan üniversite olaylari maalesef bizim üniversitelerimize de siçradi. Üniversite gençligini ortaligi yakip yikarken gösteren görseller basin-yayin organlarinda sikça yer bulmaya basladi.
Avrupa’da ve ülkemizde üniversite gençliginin öne sürdügü masum istekler, geçmis yillardakilerden bir farklilik göstermiyor.
Üniversiteler her türlü fikrin serbestçe tartisilacagi, çözümlerin bulunacagi mekânlar olmasi gerekirken, son yasanan olaylar bunun tam aksine isaret ediyor.
Fikri aymazlik almis basini gidiyor. Güncel sorunlarin çözüm yollarinin görüsüldügü mekânlarda konusmacilar konusturulmuyor.
Özgür düsünceye yapilan bu saygisizligin savunulacak hiçbir yönü yok.
Gençligin sorunlarini bilgi çaginda muhataplari ile konusarak, tartisarak çözüm yolu aramalari gerekirken, “yumurtadan” eylemlerden medet ummasi ise komik...
Üniversite gençligi karsit fikirler tasisa bile, önce muhataplarini dinlemeyi ögrenmeli, onlara da kendi fikirlerini kolayca söyleyebilme imkânindan mahrum kalmamalidir.
Suskun bir üniversite gençligi yerine, demokratik yollardan hakkini arayan, ülke sorunlariyla ilgilenen ve konusan gençler ülkemizi gelecege tasiyacaklardir.
Ancak gençlerin haklarini ararken uyanik olmalari da gerekmektedir. Çünkü yasa disi olusumlar onlarin hak alma mücadelelerini kendi çikarlari dogrultusunda kullanmak için hep pusuda beklemektedirler.
Bilindigi gibi geçmiste üniversitelerimizde yasa disi olusumlarin sebep oldugu benzer provokasyonlar sonucunda birçok trajik olay yasandi. Ülkemizde sag-sol çatismalarinda 5 binden fazla gencimiz yasamini kaybetti, bir o kadari da sakat kalarak ögrenimine ara vermek zorunda kaldi...
Uygulanmaya çalisilan ayni senaryo çerçevesinde gençlerimiz yeniden bölünerek, birbirlerine düsman edilerek, karsit görüslere kanalize edilerek ülkemiz yeniden bir kargasa ortamina sokulmaya çalisilmaktadir.
Gençlerimiz o karanlik günleri yeniden yasamamak için geçmisten ders alarak, sonuçsuz ve akildisi girisimlerle sorunlarin çözülemeyeceginin bilincine varip, akilci tutumlar ve özgün fikirlerle uzlasi yollari üzerinde kafa yormalidir.

Diren Ardiç


İsim:baris onder
E-mail:baris_onderhotmail.com
Site:-
Zaman:20.12.2010, 11:40 (UTC)
Mesaj:GENÇLIGI KIM TETIKLIYOR?

Son günlerde bazi basin yayin organlarinda, üniversitelerdeki ögrenci eylemleri 1968 yilindaki ögrenci olaylari ile bagdaslastirilmaya çalisiliyor.
Ancak kullanilan yöntemler geçmisteki eylemlere göre bazi farkliliklar gösteriyor. Simdilerde kimi zaman okul yönetimlerinden izin alinarak, eylemler yapiliyor…
Ama bu günlerde popüler olan eylem türü yumurta atma, bir dönem İrakli gazetecinin G. Bush’a ayakkabi atmasi gibi bu eylem de komik, sonuç almaktan uzak ve sadece tribünlere oynamayi amaçliyor.
Yasa disi olusumlar arasinda da eylem türlerinin yozlasmasi elestiri konusu yapilmaya devam ediliyor. Kati görüsleriyle bilinen sol gruplar yumurta eylemlerini gülünç buluyorlar (!)
Kaliplasmis sloganlarla kazanmak istedikleri gençleri provoke etmeyi aliskanlik edinen bu gruplarla, yumurta eylemcileri simdilerde birbirlerine düsmüs durumdalar…
Örgütlerin, üniversitelerdeki uzantilarinin kullandiklari yöntem ne olursa olsun gençlere yönelik faaliyetlerini son derece bilinçli ve sistematik olarak sürdürdükleri de bir gerçek.
Bu güruh “Ögrenci Kolektifi” adli olusumlar ile ilk asamada gençleri küçük gruplar halinde, toplantilara, tartisma sohbetlerine, müzik konserlerine, kitap, dergi, vb. etkinliklere çekmeye çalisir. Böylece gençlerle ilk organik bagi bu yolla kurar, giderek gelisen iliskiler ve eylemsellik süreçlerindeki birliktelikleri kullanarak gençleri örgüt içerisine dahil eder.
Senaryo, üniversitelerde gündeme getirilmeye çalisilan masumane isteklerle devam ettirilir. Toplumun huzurunu kaçiran olaylar zinciri böylece baslatilmis olur.
Birer ilim irfan yuvasi olan Üniversiteler, örgütsel yönlendirmelerle bir anda savas alanina dönüstürülmüs olur.
Terör örgütlerinin ilk kurbanlari, kendisini yalniz hisseden çekingen mizaçli, arkadas çevresi kisitli, ailevi ve maddi problemleri olan üniversiteliler olur.
Ailelerinin her seyinden feragat ederek üniversitelere gönderdigi bu gençler kisa süre sonra kullanilmaya baslanir…
Tabi’i ki üniversiteli olmak, susup kalmak degildir. İnsanlarin haklarini da savunmasini bilmeleri gerekmektir. Gerçek demokratlik, haklarin alinmasi için mücadele etmek, fakat bunu baskalarinin yasam alanini kismadan, hakaret etmeden yapmaktir.
Bu yüzden gençlerimizin geçmiste yasanan aci olaylardan ders çikararak, ilim yuvalarinda oynanan oyunlara gelmemeleri, sagduyulu olmalari gerekmektedir.
Bütün üniversite ögrencilerini birer anarsist gibi medyada teshir etmek te, dogru degildir.
Bu vesile ile öncelikle anne-babalara, yarinlarimizi emanet edecegimiz gençlerin, dertlerine ortak olmalarinin ve onlara bir arkadas gibi yaklasmalarinin önemini bir kez daha hatirlatmak gerekiyor.
Aksi takdirde umutlarimizi ve gelecegimizi terör örgütlerinin kucagina kendi ellerimizle teslim etmis oluruz. Unutmayalim ki, gençlik hepimizin gelecegidir.

Baris Önder

İsim:zeynep ozgur
E-mail:zeynep_ozhotmail.com
Site:-
Zaman:16.12.2010, 07:30 (UTC)
Mesaj:19 ARALIK
Hayata Dönüs Operasyonuyla ilgili 19 Aralik 2000 tarihinden buyana her yil çesitli çevreler tarafindan bilinçli ya da bilinçsiz olarak olay gündeme tasiniyor.
Bilindigi gibi F Tip Cezaevleri uygulamasina geçilene kadar mevcut “Kogus sistemi”, cezaevlerinin bir terör okulu haline getirilmesine neden olmustu.
Bu kapsamda cezaevlerinde kogus sisteminden hücre sistemine geçis sürecini izleyen İskencenin Önlenmesi Avrupa Komitesi(CPT) Türkiye ile ilgili raporunda, (CPT/inf 2001-25. 1, Strasbourg-8 Kasim 2001), geleneksel E Tipi cezaevlerinin 1970-1980 yillarinda o günün kosullarina göre insa edildigini, ancak günün sartlarina cevap veremeyecek duruma gelmesi nedeniyle yeni bir cezaevi sistemine geçise karar verildigini belirterek uygulamanin basarisini tescil etti.
Türkiye’deki cezaevlerini izleyen uluslar arasi diger kuruluslar da, DHKP/C, PKK ve benzeri organizasyonlarin yillar boyu cezaevlerini, “Anarsiye” davetiye çikaran mekânlar haline getirdiklerini, ancak F Tipi cezaevlerinin hayata geçirilmesiyle bu faaliyetlerin engellendigini hazirladiklari raporlarla kamuoyuna duyurdular.
Ancak 19 Aralik 2000 öncesi cezaevlerindeki yetersiz kosullardan nemalanan terör örgütü DHKP/C, Hayata Dönüs Operasyonu’nun ardindan baslattigi açlik grevi ve sonrasi ölüm orucu eylemiyle sesini duyurmaya çalisti.
İlk baslarda belki bir seyler kapabiliriz umuduyla DHKP/C’nin yanindaymis gibi görünen diger sol örgütler ise, ölüm orucunun devam ettirilmesinin artik kendilerine zarar vermeye basladigini görerek desteklerini çektiler.
Böylece DHKP/C, aymazligi ile 122 insanin hayatina mal olan bir fiyaskoya tek basina imza atmis oldu…
Cezaevlerinde yasanan kesmekese bir son vermek isteyen yetkililer de sorunun kökten çözüme kavusturulmasi için, F Tipi yüksek güvenlikli kapali cezaevleri projesini, Birlesmis Milletler ve Avrupa Konseyi Cezaevi standartlarinda öngörülen kriterlere uygun olarak insa edilmesi yönünde karar aldi.
Çagdas imkânlar yaratacak, sosyal, kültürel ve bedensel faaliyetlere elverisli ortamlar saglayan F Tipi cezaevleri, ilk kuruluslarinda bazi aksakliklar yasanmasina ragmen, zamanla bu eksikliklerini giderip, ihtiyaçlara cevap verecek sekilde bir yapiya kavusturuldu.
Bu gün artik F Tipi cezaevleri örgütlerin beklentilerine cevap vermekten çok uzak bir yapida…
Bu nedenle, terör örgütlerine karsi topyekûn mücadele etmenin gerektigi günümüzde, örgütlerin F Tipi cezaevleri olgusunu kisir bir yaklasimla her 19 Aralik’ta yeniden gündeme tasima girisimlerinin sonuç vermesi beklenmemeli.
Zeynep Özgür

İsim:kazim sari
E-mail:kazimsari158yahoo.com
Site:-
Zaman:14.12.2010, 14:37 (UTC)
Mesaj:DHKP/C, MKP’DEN NE ISTIYOR?

Istanbul/Kâgithane’de bulunan Nurtepe Mahallesi devrimci örgütler tarafindan bir türlü paylasilamiyor.
Nitekim geçtigimiz günlerde yasanan bir kavga, geçmisin tozlu sayfalarinda gizlenen stresin ortaya çikmasina neden oldu.
Maoist Komünist Partisi(MKP) taraftari bir grubun yaptigi afisleme çalismasina, bölgede pusu kuran DHKP/C’liler müdahale etti.
Nurtepe’nin kendilerine ait oldugunu iddia ederek, afisleme eylemine katilan MKP’lileri darp ettiler.
Örgütlerin bu ve buna benzer sudan bahanelerle her firsatta kapismalari, mahallede yasayan siradan vatandaslar tarafindan da kaygiyla izlenmeye devam ediliyor.
Mahalleli “bir avuç kendini bilmez”in olusturdugu çetelerin yaptiklarindan bezmis durumda(!).
Halk Cephesi’nin, mahallede takindigi ben merkeziyetçi tutumunu elestiren diger örgütler de, Halk Cephesi’ni ilkesiz ve provakatif olmakla suçlamaya devam ediyorlar.
Halk Cephesi’nin bu güne kadar yaptigi yanlisi düzeltme konusunda herhangi bir girisimde bulunmamasi ise fikir ayriliklarini giderek derinlestiriyor. Olaylarin ardindan DHKP/C, yayin organi Yürüyüs Dergisi'nde (meydana gelen gelismelerde hakli görünmek için), Demokratik Haklar Federasyonu(DHF)'na yönelik agir elestirilerin yapildigi bir yazi yayinladi.
Arabulucular DHKP/C'nin, devrimciler arasinda yasanan kavganin birliktelige zarar verdigini belirterek, hareketlerine bir çeki düzen vermesi ve kendisi disindaki yapilari “karsi-devrimci” olarak nitelememesi gerektigi konusunda özelestiriye davet ettilerse de, DHKP/C bütün bu uyarilara kulak tikamayi tercih etti.
Bu yüzden DHKP/C’nin, geçmiste iki örgüt arasinda yasanan olumsuzluklardan kaynaklanan sorunlari son yasanan olaylar nedeniyle boyutlandirma gayreti içinde oldugu saniliyor.
Bütün gelismeler karsisinda, Nurtepe’de yasanan baski ve saldiri olaylarini da dikkate alan MKP’nin, DHKP/C tarafindan gerçeklestirilecek her türlü provakasyona sessiz kalmamasi bekleniyor.
Kazim Sari


İsim:sidar daglar
E-mail:sidar_daglarhotmail.com
Site:-
Zaman:11.11.2010, 13:22 (UTC)
Mesaj:
LAVRION’A NE OLDU?
Yunanistan’in Lavrion mülteci kampini kapattigi haberi Ortadogu ve Türk kökenli örgütlerde sok etkisi yaratti.
Terör örgütleri için hayati önem tasiyan bu kamp son günlerde ekonomik krize giren, AB’nin baskilarina dayanamayan Yunan hükümeti tarafindan kapatilmak zorunda kalindi(!)
Lavrion Kampi Türkiye solunun tarihinde büyük bir öneme sahipti…
Terör örgütü üyelerinin Meriç nehrini geçerek yasadisi yollardan Yunanistan’a ulastiktan sonra ugradiklari ilk durak bu kamp olurdu…
Burada örgüt yandaslari tarafindan karsilanirlar ve yeni yasantilarina hazirlanirlardi.
Yunanistan’in kendilerine sagladigi bu imtiyazdan yararlanan örgüt yönetimleri, terör agina düsürdükleri gençleri beyinlerini yikadiktan sonra yeni eylemlerde bulunmalari için Türkiye’ye gönderdiler.
Lavrion Kampi Ortadogu orijinli terör örgütlerine de üslenme imkâni sagliyordu. Türk - Arap orijinli terör örgütleri aralarindaki irtibat ve rabitayi kampta saglamlastiriyorlardi.
Söz konusu örgütler (PKK, DHKP/C vb.) ile Yunan dernek ve kuruluslarindan da (özellikle 17 Kasim) destek alarak amipsel yasamlarini sürdürüyorlardi.
Lavrion Kampinin müdavimlerinden olan DHKP/C de, sivil halka zarar verecek eylemlerde bulunmayacagini söylemlerinde sürekli dile getirmesine ragmen, 17 Kasim gibi elinde Türk kani bulunan fasizan örgütler ile Yunanistan’da kol kola gezinmekten çekinmiyordu.
Bu çeliskili iliskiler yumagi Yunan basin yayin organlarinda defalarca elestiri konusu bile yapilmisti.
Kamp zaman zaman güç gösterilerine de sahne oluyordu. PKK kampin yönetimine girmesi için mücadele veriyordu. Diger sol örgütleri de kontrolü altina almak için gerçeklestirdigi kamulastirma eylemleri sonucunda, DHKP/C basta olmak üzere diger Türk orijinli sol örgütlerle arbedeler yasandi. Ancak kol kirildi yen içinde kaldi, olaylarin çogu basina sizdirilmadi.
Yunanli yetkililer ise, her defasinda kampin masumane bir mülteci kampi oldugunu savundu. Terör örgütlerinin bu kampta barinmadigini iddia ettiler.
Ancak gerçekler artik saklanamaz boyuta ulasti. AB’nin, Yunanistan üzerinden Avrupa’ya gelen göçmen akimini ve meydana gelen terör olaylarini öne sürerek bu ser yuvasinin kapatilmasi yönündeki baskilari, Yunanistan yönetiminin kampi destekleme direncini kiran en önemli etmen oldu.
AB’nin sinir koruma örgütü Frontex’in, Ege’de sinir güvenligini devralmasi ile kampin kapatilmasi ayni zamana denk düsürüldü.
Avrupa Birligi’nin kampin kapatilmasi yönündeki baskisina dayanamayan Yunanistan, ayni zamanda terör örgütlerine Avrupa kapisini da kapatmis oldu. Sidar Daglar

İsim:baris onder
E-mail:baris_onderhotmail.com
Site:-
Zaman:02.11.2010, 14:18 (UTC)
Mesaj:6 KASIM VE YÖK

Her sene okullarimizdaki egitim - ögretime gölge düsüren, kutuplasmalara neden olan, huzur ortamini bozan, 6 Kasim protestolarinin iyi irdelenmesi gerekmektedir.
Bilindigi gibi yasadisi örgütler, üniversiteler açilir açilmaz maddi sikinti içerisindeki gençleri aglarina düsürmekte, bilahare her 6 Kasim’da tansiyonu yükselterek egitim kurumlarini kargasa ortamina sokmaktadir.
Bu yüzden çagimizda hizla gelisen ve erisilmesi zor olan bilgi yarisinin öncülügünü yapamamalarina neden olan bu girisimleri etkisiz kilmak da yine gençlerimize ve üniversite yönetimlerine düsmektedir.
Çünkü bu örgütler çarpik ideolojilerini her firsatta ögrencilere dayatma çabasi içerisindedirler.
Demokrasi geregi, farkli etnik köken ve inançta insanlari bünyesinde barindirmak zorunda olan Üniversite yönetimleri ise, bir yandan örgütlerin istismar girisimlerine karsi akademik hürriyetleri korumaya özen göstermekte, bir yandan da gençlerin örgütlerin agina düsmelerini engellemeye çalismaktadirlar.
Bu yüzden üniversitelerimizin bu ikilemine bir çözüm yolu olusturmak amaci ile kurulan Yüksek Ögretim Kurulu(YÖK)’nun yapisi ile ilgili sorunlar her 6 Kasim da kamuoyunun gündemine gelmektedir.
Her 6 Kasim’da, YÖK ve üniversite yönetimleri bir yandan yikici-bölücü mihraklar tarafindan göstermelik olarak ortaya atilan sorunlarla bogusarak, ögrencilerin kutuplasmalarina engel olmakta, bir yandan da örgütlerin gerçek niyetlerini gençlere anlatmaya çabalamaktadirlar.
Bu nedenle, masum ögrenci talepleri ile baslayip örgütsel yönlendirmeler sonucu mahiyeti ve muhtevasi degisen sorunlarin iyi çözümlenmesi gerekmektedir.
Çünkü yikici-bölücü mihraklarca suni olarak ortaya atilan bu tür talepler, toplumsal barisin bozulmasina neden olabilecek handikaplar içermektedir.
Bu kapsamda YÖK ve Üniversitelerimiz, ülkemizi ileri uygarliklar düzeyine tasiyacak nitelikte insanlari yetistirme kararligi içinde çalisarak, örgüt istismarlarina yol açabilecek taleplere karsi koyarak, görevlerini yerine getirmeye devam edeceklerdir.


 
Bugün 16 ziyaretçi (43 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol