PROGRAM TASLAĞI

PROGRAM TASLAĞI

 

DEMOKRASİYİ DERİNLEŞTİRMENİN EKONOMİK ALANDA ATILACAK İLK ADIMLARI

    1-SANAYİDE

    Tekellerin kamulaştırılması; devlet mülkiyeti değil, kamu mülkiyeti haline gelen bu kuruluşların yönetiminin, tüm çalışanlardan oluşan işçi meclislerinin seçtiği, istediği zaman görevden alabildiği, toplantı ve kongrelerle denetlediği geniş işçi konseylerine devredilmesi. Konseyin, kendi içinde özerk bir hükümet gibi çalışması, yani tekel meclisinin, tekelin işleyişine (planlama, üretim, dağıtım, yatırım vs) ve tekelde çalışanların yaşamına (ekonomik, sosyal, kültürel vs.) dair aldıkları kararları uygulaması.

    Devlet tarafından yapılan merkezi planlamanın, kapsamının, vergi toplama ve bu kaynağı, ülkenin ortak ihtiyaçları ile bölgeler arasındaki dengesizliğin giderilmesi şeklinde daraltılması. Merkezi planın, devleti değil, yerel insiyatifleri ve insanı geliştirecek bir anlayışla ele alınması; yani planın, çalışan insanı, geleceği yaratma eyleminin basit bir aracı olarak gören bürokratik anlayışlara karşı yükselmesi.

    Uluslararası sermayenin, güdükleştirdiği, tıkayıp atıl duruma soktuğu veya kendi taşeronu haline getirdiği orta ve küçük sanayinin önünün açılması, ona gelişme olanağının sunulması. Yeni başlayan özel girişimlerin bastırılmaması; tüm orta ve küçük işletmelerin, tek bir çatı altında, ayrı yapılar olarak yer almalarının teşvik edilmesi.

    Her özel işletmede çalışan işçilerin, işyeri meclisi halinde örgütlenmesi. İşletme sahibinin, tek veya grup halinde işten çıkarma isteğinin bu meclis tarafından görüşülüp karara bağlanması.

    2-TARIMDA

    Kapitalist çiftliklerin, kamulaştırılması ve yönetiminin çalışanlardan oluşan işçi meclislerinin seçtiği işçi konseylerine devredilmesi. Kollektif çiftliğe dönüşen bu kuruluşların, bulundukları mıntıkalarda, devlete ait hazine toprakları ile boşalmış, neredeyse sahipsiz hale gelmiş, erozyon felaketine uğramış, çorak toprakları da satınalma yoluyla kendisine katarak, genişlemesi ve kırdaki kollektifleştirme hareketinin itici gücü haline gelmesi.

    Toprak ağalığı başta olmak üzere, tefeciliğin, tefeci tüccarlığın ve benzeri ortaçağ kalıntılarının tasfiye edilmesi. Toprak ağalarına ait toprakların bir bölümünün köylülere dağıtılması, bir bölümünün ise orada kurulan köy komününe devredilmesi.

    Köylülerin, kamulaştırılan bankalara, tefecilere, tefeci tüccarlara olan borçlarının iptal edilmesi.

    Kapitalist Çiftliklerin ve toprak ağalığının bulunmadığı köylerde, topraksız, yoksul köylülerin, komünler şeklinde örgütlenmesi ve buralarda devlete ait hazine topraklarının bu komünlere devredilmesi, buna bağlı olarak, satın almalar ve gönüllü katılmalarla bu komünlerin büyütülmesi.

    Ülkeyi ormanlaştırmak, suları temizlemek, tarımı canlandırmak, bitki ve hayvan çeşnisini ve sayısını artırmak, kuraklığa ve erozyona karşı mücadeleyi geliştirmek politikasının bir parçası olarak, komünlere (kredi, ucuz gübre, tohumluk, sulama ve makinalaşma alanlarında) verilen desteğin, orta ve zengin köylülere de verilmesi. Komünlere katılmak istemeyen mülk sahibi köylülerin, büyük üretim ve tüketim kooperatifleri şeklinde örgütlendirilmesi.

    Toprak verimliliğinin artırılmasına, hayvancılığın, tarım ürünlerinin ve bitki çeşnisinin zenginleştirilmesine, ağaçlandırmanın ve doğal parkların yaygınlaşmasına hizmet eden, bilimsel araştırma, inceleme ve uygulama merkezlerinin, ihtisas okullarının kurulup yaygınlaştırılması.

    Yığınların, şişen, çürüyen, yağmalanan ve düzensiz beton yığınlarıyla içinden çıkılmaz labirentler haline gelen kentlerden, boşalan kırlara doğru yönelmesine, göçmesine hizmet eden politikaların izlenmesi.

 

DEMOKRASİYİ DERİNLEŞTİRMENİN EN CAN ALICI ADIMI

DEVLETİN KÜÇÜLTÜLMESİ

    Devletin, bürokratik ve militer görevlerinin büyük ölçüde halka devredilerek küçültülmesi. Yerel yönetimlerin yetkilerinin ve özel yapılarının elden geldiğince güçlendirilmesi. Sınıfın, sınıf üzerindeki bir baskı aracı olan devlet, burnunu halkın yaşamına sokmayı sever. Halkın yönetilmeye ihtiyaç duyması, devletin varlık şartıdır. Doğrudan demokrasinin bir gereği olarak, devletin, halk yaşamından, elden geldiğince dıştalanması, halkın kendi yaşamını ve kendi güvenliğini bizzat kendisinin ele alması, devlete ihtiyaç duymaması ya da çok az duyması, devletin küçülmesini beraberinde getirecektir.

    Savunmanın ve güvenliğin, askeri olarak eğitilmiş halkın silahlanmasına dayandırılması. Bir dış istilaya karşı, halkın anında düzenli orduya ve gerilla deryasına dönüşmesi. Bunun için, İsviçrede olduğu gibi her yurttaşın her yıl, bir iki hafta gibi kısa bir süre, savaş taktikleri ve konvensiyonel silahlar üzerine eğitime tabi tutulması.

    Her yerelin, kendi iç güvenliğini, profesyonel olmayan, her yıl değişen kendi milis güçleriyle sağlaması.

    Mahkemelerin devlete bağlı olmaması, en az üç yargıç ve devrevi seçimlerle yenilenen jüriden oluşması. Yargıçların verdiği kararların, jüri oylamasına sunulması.

    Cezaevlerinin devlete bağlı olmaması, halktan tecrit edilmemesi; gönüllü üretime, eğitime ve insan yeteneğinin her yönüyle açığa çıkarılıp geliştirilmesine dayanan, açık ve yarı-açık bir sisteme dayandırılması.

    Her insan ve her örgüt, bir küçük devlettir. Bunun içindir ki, her işçi sınıfı partisi de diger partiler gibi devletle bütünleşme, bağımsızlığını yitirip, devlet bürokrasisinin bir parçası haline gelme eğilimini kendi içinde güçlü bir şekilde taşır. Devlet özgürlüğe karşı yükselir. Özgürlük ruhu güçlü olan her devrim, biçimi ve özü ne olursa olsun, devletle çatışır.

    Sendikaların, kadın ve gençlik başta olmak üzere tüm demokratik kitle örgütlerinin, devlet karşısındaki bağımsız ve mücadeleci tutumlarını zayıflatan her türlü girişime karşı mücadele edilmesi.

    Devlet başkanı dahil, tüm yöneticilerin tepeden atamayla değil, tabandan seçimle tayin edilmesi; hiç bir yöneticinin, aralıksız, üst üste, iki kez aynı göreve seçilmemesi.

 

DEMOKRASİYİ DERİNLEŞTİRMENİN

SİYASAL, SOSYAL, EĞİTSEL VE KÜLTÜREL ALANLARDA ATILACAK İLK ADIMLARI

    Mülksüzleştirilen sınıflar da dahil, tüm sınıf ve tabakalara düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması. İnanç özgürlüğü üzerindeki her türlü baskının kaldırılması, devletin, inanç ve mezhep dünyasının dışına sürülmesi.

    İşçi sınıfının, özü ve biçimi ne olursa olsun, devletin her türüne karşı, güçlü sınıf sendikaları içinde örgütlenmesi ve bu sınıf sendikalarının tek bir konfederasyon çatısı altında birleştirilmesi.

    Çalışma süresinin, sekiz saatin altına çekilmesi, bu süreyi aşmanın, fazla mesainin, akortun yasaklanması. İndirilen her saatin, halkın genel tartışmasına açılması, referanduma sunulması. Gece işlerinin kısıtlanması. Sağlığı risk altına sokan, yeraltı ve ağır yerüstü işlerinin altı saate indirilmesi; bu iş alanlarında uzun süre çalışmanın yasaklanması.

    Gönüllü, geçici, kampanyasal işler hariç, onsekiz yaşını bitirmemiş olanların işe

 alınmaması.

    Sağlığı bozulanların, iş kazaları sonucunda, çalışamayacak duruma gelenlerin, çalıştığı yıla göre ödenen iş tazminatıyla birlikte emekliye ayrılması.

    Elli yaşına basan her insanın, emekli maaşına bağlanması.

    Gelire göre alınan vergilerin, özel mülk sahipleri hariç, zamanla tamamen ortadan kaldırılması.

    Toplu taşıma araçları hariç, ses ve hava kirliliği yaratan özel motorlu araçların, şehir içine sokulmaması. Toplu taşımacılığın parasız hale getirilmesi.

    Sağlık ve eğitimin parasız olması. Yığınların genel cehaletten daha ileri boyutlarda kurtarılmasının önemli bir adımı alarak, her yurttaşın, üniversiteyi bitirmesinin, anayasal bir zorunluluk haline getirilmesi.

    Eğitimin, inanç sistemlerinden tamamen ayrı tutulması. Bununla birlikte, insanlık kültürünün bir parçası olan dinler tarihinin öğretilmesi.

    Araştırma ve incelemeye, deneye, tartışmaya ve geziye dayanan bir tarzın benimsenmesi. Eski toplumun tersine, öğrencilerin aktif, öğretmenin ise vaazdan uzak, pasif, koordine eden, danışılan bir rol oynadığı bir tarz..

    Eğitimde genel kültürün esas olması, tüm ihtisas dallarının bu esasa dayanması.

    Eğitim programının ya da sisteminin tayininde, genel öğrenci tartışmalarından çıkan görüşlerin esas alınması. Müdür, dekan, rektör gibi yöneticilerin, öğrenciler tarafından seçilmesi.

    Her okulda, öğrencilerin kendi yeteneklerini açığa çıkarmaları, tanımaları, geliştirmeleri açısından, müzik, tiyatro, sinema, resim, heykel, fotografçılık, folklor gibi sanat dallarının, ve ayrıca kütüphanenin, spor tesislerinin, lokanta ve kafeteryanın bulunması.

    Her okulun, öğretim dönemi içindeki, uzun olmayan, belli bir süreyi, (bir kollektif çiftlikte, bir fabrikada, bina ya da yol inşaatı gibi yerlerde) maddi üretime hasretmesi.

 

DEMOKRASİYİ DERİNLEŞTİRMENİN

KADIN HAKLARI VE AİLESEL ALANDA ATILACAK İLK ADIMLARI

    Eski toplumların, aileyi, mülkiyetin, geriliğin, köleliğin ve sahiplik duygusunun bir kalesi olarak kullandıklarının bilince çıkarılması. Her türlü geri eğilimin içinde kuluçkaya yattığı, özgürlüğün ve aşkın nefes alamadığı, kadının, çocuğun ve erkeğin köleleştiği bu kurumun nisbeten daha çekilir ve daha demokratik bir iç işleyişe ve yapıya kavuşturulması yolunda yeni politikaların geliştirilmesi.

    Ev işlerinin ve çocuk bakımının, normal iş statüsüne sokularak, ücret sistemine bağlanması. Çocuk giderlerinin, yaş durumuna bağlı olarak ödenmesi.

    Doğumdan üç ay önce başlamak üzere, altı aylık emzirme süresinin ücretli izin statüsüne sokulması.

    Hem genelde, hem de iş ve eğitim yerlerinde, ücretsiz kreşlerin, ana okullarının açılması. Bu kurumların tıpkı bir kütüphane gibi ödünçle kitap ve oyuncak hizmeti sunması, evleri ziyaret edebilmesi.

    Devletin ve inanç sistemlerinin, iki insanı ilgilendiren, evlenme ve boşanmalarına, yani birlikte yaşayıp yaşamamalarına, gözcülük, tanıklık, ruhsatcılık etmemesi, karışmaması.

    Kadın ve erkek cinselliğinin pazarlanmasının yasaklanması. Cinslerin, kendi cinselliklerini, pazar ilişkilerine girmeksizin, ne şekilde kullanacakları hakkının ve özgürlüğünün baskı altına alınmaması.

    Ayrı yerlerde oturan, ama aynı maddi ve manevi atmosferi paylaşarak, sevgi zemininde yaşayan özgür birlikteliklerin gelişip yaygınlaşmasının desteklenmesi. Bunların kira bedellerine, elektirik, gaz, su vb. masraflarına indirim uygulanması. Yine bu soruna bağlı olarak, ayrı ayrı odalarda yaşayan ama ortak yaşam alanlarını (mutfak, kütüphane, sinema ve tiyatro salonu, kreş, spor sahaları, park vs.) kollektif olarak paylaşan komünal sitelerin yaygın bir şekilde kurulması.

    Halk meclisi başta olmak üzere, tüm kurum ve organlarda, cinse karşı tutumun ve cinsiyet bileşiminin, tam hak eşitliği ve eşit temsil sistemine uygun olarak ele alınması. Başkanlıkların, devrevi olarak paylaşılması.

    Her insanın, kendi cinsel yaşamının, özünü ve biçimini tayin konusunda özgür olması. Devletin ve toplumun, bireyin farklı cinsel yaşam ve cins değiştirme hakkı üzerindeki baskısının kaldırılması. Tarihi, insanlık tarihi kadar eski olan bu sorunun, insanların temel yaşam biçimlerinden birisi olduğunun bilince çıkarılması. Dişil ve eril ögelerden oluşan insan fizyolojisinin, yani akıllara durgunluk veren bu karmaşık, diyalektik bütünlüğün, ne zaman ve nerede, hangi ögenin şaşırtıcı egemenliğini gerçekleştireceğinin, esasın tali, talinin esasa dönüşeceğinin bilince çıkarılması.

 

ÇOCUK HAKLARI

    Kürtajın, filizlenmekte olan bir yaşamın, yani sonuçta, müstakbel bir çocuğun yaşam hakkının yokedilmesi olduğu ve ayrıca, ananın, babanın, doktorun psikolojisine ve vicdanına yönelen yıkıcı bir saldırı olduğu gerçeğinin bilince çıkarılması ve kürtajı yaygınlaştıran etkenlerin ortadan kaldırılması.

    Doğan her çocuğun, onsekiz yaşına kadar maaşa bağlanması.

    Nüfus planlamasının, kadının özgürleşmesi sorununu ve toplumun geleceğini dikkate alarak, tek çocuk esasına oturtulması.

    Okul yöneticilerinin ve sınıf temsilcilerinin çocuklar tarafından seçilmesi. Okul gazetesinin, çocuklar tarafından çıkarılması.

    Çocuk parklarının, kitap ve oyuncak kütüphanelerinin yaygınlaştırılması. Çocuk kültür ve sanat merkezlerinin kurulması, çocukların, müzik, resim, tiyatro, folklör, edebiyat vb alanlarında yarattıkları ürün ve yeteneklerinin, bu merkezlerde sergilenmesi.

    Özürlü veya kimsesiz çocuklarla sokak çocuklarının bakımı ve eğitimi için çocuk komünlerinin kurulması.

    Aile içinde dayağa sürekli maruz kalan çocukların, aile içinde veya dışında, kontrol altına alınıp korunabileceği mekanizmaların yaratılması.

 

GENÇLİK

   Gençliğe, onbeş yaşında seçme, onsekiz yaşında ise seçilme hakkının tanınması.

    Üniversiteler başta olmak üzere, okulların, yurtların ve benzeri kurumların yönetim organlarını seçme ve bu organlara seçilme hakkının tanınması.

    Gençliği siyasete, sanata, spora ve geziye taşıyacak bağımsız, demokratik, gençlik örgütlerinin kurulması. Düşünce özgürlüğünü en yaygın şekilde gerçekleştirecek, yetenekleri ayağa kaldırıp hayatı canlandıracak etkin araçların (dergi, gazete, radyo, televizyon vs.) gençliğe sunulması.

    Gençliği aileye mali olarak bağlayan, kendi öz kişiliğini baba ya da ana kişiliği çizgisinde biçimlendirmeye  zorlayarak, aile kurumunun terbiyeli kölesi haline getiren bağların ortadan kaldırılması. Bunun için gençliğe düzenli maaşın bağlanması, ailesi ile kalmak istemeyenler için gençlik komünlerinin kurulması. Gençliğin tüm kamu hizmetlerinden parasız yararlanması.

    Emperyalizm, dünya gençliğini, beynine bilgi yüklemekten kaçan, hayal kurmayan, dünyanın can alıcı sorunlarına sağır, amacını yitirmiş, tüketen, kirleten, yarı-plastik bir gençlik haline getirme çabası içindedir. Özgür ve kaliteli bir yaşamın kurulması, üretim ahlakına ve genel kültür zeminine oturan, özgür düşünen, dünyayı yaşayan ve inisiyatifini kullanan bir gençliğin yaratılmasına bağlıdır. Bu durumun dikkate alınarak, gençliğin, her yıl düzenli bir şekilde, belirli bir süre, gönüllü üretim, ağaçlandırma, çevre temizliği kampanyalarıyla ayağa kaldırılması. Bu kampanyaların, aynı zamanda, bir kültür ve siyaset iklimine sokularak gelenekselleştirilmesi. Gençliğin tüketici değil, yaratıcı yeteneğinin ön plana çıkarılması.

 

ÇEVRE

    Tüm canlıların ve bitki örtüsünün ana rahmi ve varlık şartı olan çevrenin ana öge olarak değerlendirilmesi, sanayileşmenin çevreye tabi kılınması.

    Ülke çapında, her yıl, seçilecek bir ayın, ağaçlandırma ve çevre temizliği kampanyasına ayrılması; kültür ve eğlence etkinlikleriyle birlikte yürütülen bu kampanyanın gelenekselleştirilmesi.

    Her insanın en az yaşı kadar ağaç dikmesinin gelenekselleştirilmesi. Plastik, cam ve kağıt çöplerinin yeniden üretiminin tüm ülke çapında düzene sokulması; plastik üretiminin giderek en aza indirilmesi. Plastik torba sisteminin yasaklanması. Çöp ve artıkların, yeraltı sularını zehirlemeyecek bir tarzda tecrit edilerek gömülmesi.

    Nükleer silahlar ve nükleer santraller başta olmak üzere, çevreyi tahrip ve tehdit eden, zehirleyen, asit yağmurlarına ve küresel ısınmaya yol açan uygulamalara karşı dünya çapında mücadele eden güçlerin her alanda desteklenmesi. Silah satımının yasaklanması.

    Balık tutma hariç, avlanmaların yasaklanması. Hayvanların dövülmelerinin ve sokağa atılmalarının yasaklanması. Hayvana haksızlık ve kötülük yapan bir insanın, hemcinsine de aynı muameleyi yapacağı gerçeğinin bilince çıkarılması. Hayvan haklarını savunan ve onları koruyan derneklerin her bölgede kurulması.

 

BAĞIMSIZLIK VE ENTERNASYONALİZM

    Bağımsızlık, özü ve kişiliği yaşamanın, parçalanmaya ve yabancılaşmaya karşı durmanın, iç zenginliği açığa çıkarmanın, emin ve sağlıklı ilerlemenin temel şartıdır. Emperyalist ülkelerle yapılan kölelik ilişkilerine ve anlaşmalarına son vermenin anlamı, bu bakımdan derindir.

    Bağımsızlığı, dünya ekonomisinden kopuşa indirgeyen milliyetçi anlayışlara düşmeden uygulamak. Dünya ekonomisinden ve ileri teknolojiden kopuş,  uzun vadede, bağımsızlıktan kopuşu beraberinde getirir. Ülkenin kendi öz gücüne dayanma, kendi iç özgürlüğünü tüm yönleriyle açığa çıkarma, kendi kişiliğini ve yeteneklerini geliştirme gerçeğinden ödün vermeden, ileri ekonomik birlikler içinde yer almak.

    Emperyalist baskı ve boyunduruğa karşı direnme eğilimi içine giren küçük devletlerle dayanışma içinde olmak; bu dayanışmayı, sözkonusu küçük devletin içindeki sınıf mücadelesinin çıkarlarını göz önünde bulundurarak gerçekleştirmek.

    Dünya halklarının bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için verdikleri mücadeleleri her alanda desteklemek. Enternasyonalin yeniden kurulup yaşaması, kapitalizme karşı dünya çapında mücadele yürütmesi için güçlü bir destek sunmak.

    Hangi amaçla olursa olsun hiç bir askeri pakta girmemek.

 

DEĞİŞİK KİMLİKLERE, DİLLERE, KÜLTÜRLERE TAM HAK EŞİTLİĞİ

    Ulusların kendi kaderini tayin hakkının, kayıtsız şartsız tanınması.

    Tüm dillere ve kültürlere tam hak eşitliği. Diller, kültürler mozaiki, çok yönlü, demokratik ilerleyişi besleyen, kolaylaştıran bir kaynaktır. En güçlü dil ve kültür, dillerin ve kültürlerin, birbirlerini, özgürlük ortamında, derinlikli bir şekilde özümsemeleri sonucunda ortaya çıkar. Aslolan, tüm kültürlerin, kendilerini, kendi dillerinde özgürce geliştirme haklarına sahip olması, iç içe geçerek, birbirlerini özgürce özümsemesi ve bir üst seviyede, yeni bir bileşimle ortaya çıkması, yani doğal özümleme şartlarının yaratılmasıdır.

    Belirli bir toprak üzerinde (en az bir ilçe büyüklüğünde) yaşayan, nüfusun çoğunluğunu teşkil eden dillere ve kültürlere veya milliyetlere özerklik hakkının tanınması. Bu özerk bölgelerin, merkezi parlamentoda ve milliyetler bakanlığında temsil edilmeleri.

 

BİRLİKTE YAŞAMANIN DEMOKRATİK TEMELİ NE OLMALIDIR?

   Birlikte yaşamaya karar veren ulusların, birlikteliklerinin uzun ömürlü olmasını sağlayan temel demokratik ilkeler neler olabilir? Yaşamın çok daha ileri boyutlarda yenilenmesi, devrimcileştirilmesi, uluslara, dillere, kültürlere ait tüm zenginliklerin, ortak yaratıcılık alanına çekilmesine, bastırılmış tüm insani değerlerin ve yeteneklerin insiyatif kazanmasına, insanlık kültürünün geniş yığınlarla kucaklaşmasına bağlıdır. Maddi ve manevi dünyanın çok yönlü zenginleştirilmesi, doğal entegrasyonun, tüm zenginlikleri kucaklayıp özümseyerek, tek bir insanlık diline ve kültürüne gidişini güçleştiren tüm engellerin kaldırılması, hiç kuşku yok ki, çok daha büyük, gönüllü, demokratik birliklerin, cumhuriyetlerin kurulmasına bağlıdır. Demokratik cumhuriyetler birliği, tam hak eşitliği ve cumhuriyetlerin bağımsızlığı temeline dayanmak zorundadır. Ezen ulus da, ezmenin ve inkarın doğasından dolayı, ezilen ulus kadar, gerçekte bağımsızlıktan, özgürlükten yoksundur. Bunun içindir ki, ister tek başına, isterse demokratik bir birlik cumhuriyeti içinde diger uluslarla birlikte yaşasın, her ulus, bağımsızlığını doya doya yaşamak, onun temel ilkelerini çiğnetmemek durumundadır. Bunu yapmaksızın, kendi ulusal zenginliğini diger zenginliklere derinlemesine sunamaz ve diger zenginlikleri de hakkıyla özümseyemez.

    Demokratik cumhuriyetler birliğinin üzerinde yükseldikleri zemin, nasıl olabilir, hangi prensip ve kurallardan oluşabilir?

    Birlik, bayrağının renklerini, tahrip edilmiş köhne bir dünyaya karşı, insanlık ideallerinden; sömürüsüz, özgür, küresel bir insanlık komünü ya da cumhuriyeti hayalinden almalıdır.

    Demokratik birlik cumhuriyeti meclisi, milletler meclisi ve halk meclisi olmak üzere, iki meclisten oluşmalıdır. Milletler meclisi her iki federe cumhuriyetten gelen, eşit sayıda temsilcilerden oluşmalıdır. Milletler meclisi bu haliyle, her federe cumhuriyetin tüm dillerinin ve kültürlerinin temsilcilerini kapsadığı için, çok kültürlü bir görünüm arzeder. Halk meclisi, demokratik birlik cumhuriyeti anayasasınca saptanan, demokratik temsil ilkelerine göre, demokratik birlik cumhuriyetinin tüm yurttaşları tarafından seçilmelidir.

    Yasama organı olan, demokratik birlik cumhuriyeti meclisi, cumhuriyetin anayasasını kabul eder veya değiştirir. Her federe cumhuriyetin anayasasını, onaylamak, değiştirmek veya reddetmek, o federe cumhuriyetin meclisinin işidir. Birlik meclisi, birlik anayasası ile federe anayasanın uyum içinde olması tavsiyesinde bulunmaktan başka bir şey yapamaz. Birlik cumhuriyetinin anayasası, federe cumhuriyetlerde ve bunların bağrında yer alan özerk bölgelerde aynı güce sahiptir.

    Birlik meclisi, cumhuriyetin bakanlar kurulunu, başbakanını atar ve istediği zaman görevden alabilir.

      Birlik cumhuriyeti devlet başkanı, her iki federe cumhuriyetin, devrevi bir şekilde gösterdikleri adaylar arasından, tüm birlik cumhuriyeti yurttaşları tarafından seçilir. Yani başkanlık, her devre, bir federe cumhuriyetin göstereceği adaylar arasından seçilecek olana aittir. Bu devrevi yöntem, aynı şekilde meclis başkanlıkları için de geçerlidir.

    Birlik cumhuriyetinin resmi dili, tek değildir, birlik üyesi federe cumhuriyetlerin resmi dillerinden oluşur. Birlik cumhuriyeti, eğitim ve öğretim sisteminde bu gerçeği dikkate alır. Dillerin özgürce gelişmelerini, kültürlerin kendilerini birbirlerine derinlikli bir şekilde sunmalarının vazgeçilmez şartı olarak görür.

    Birlik meclisi, cumhuriyetin merkezi ekonomik politikasını, planlamasını, bütçesini tartışır, tayin eder; cumhuriyetin önemli sorunlarını referanduma sunar.

    Birlik Cumhuriyeti, savunmasını esas olarak, halkın askeri eğitimine ve anında genel silahlanmasına dayandırır.

    Her federe cumhuriyet, bağımsızlığının gereğini tam olarak yerine getirme hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasında o, üyesi olduğu birlik cumhuriyetinin anayasasını çiğnememeye özen gösterir.

    Birlik cumhuriyeti, ayrılmak isteyen federe bir cumhuriyete baskı yapmak, engel çıkarmak hakkına sahip değildir. Ayrılmayı, birleşmek kadar normal addeder ve referandum sonuçlarını saygıyla karşılar.

 
Bugün 9 ziyaretçi (34 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol