|
|
 |
İsim: | devrimci | E-mail: | devrimci_devrimci mynet.com | Site: | - | Zaman: | 07.05.2010, 10:47 (UTC) | Mesaj: | DHKP/C NEDEN TKP/ML’YE SALDIRIYOR!
TKP/ML Konferans’çilar, Isçi-Köylü isimli internet sitelerinde; DHKP/C görüsleri dogrultusunda yayin hayatini sürdüren Yürüyüs Dergisi’nde son zamanlarda kendileri aleyhine yapilan maksatli yayinlara cevap verdiler.
Yanitta, Cephecilerin kendinden baskasini tanimayan, diger devrimcileri rakip gibi gören ben merkezli tutumuna iliskin çarpici örnekler yer aliyor.
Yürüyüs isimli yayin organinda, tarihin nasil çarpitilabileceginin özgün örneklerine yer verildigine vurgu yapilarak, DHKP/C yönetiminin, ölüm orucu sürecindeki basarisizligini, devrimcilere leke sürerek, çarpitarak gizlemeye çaba gösterdigi, ezik hale geldigi, Cephecilerin bu haddini bilmez tavir ve üslubuyla kendini açmaza soktugu dile getiriliyor.
DHKP/C’nin Ölüm Oruçlari sirasinda, inkârci, tehdit ve santaj kokan yöntemler kullandigi, F tipi cezaevlerindeki süreci yönetmede basarisiz kaldigi, onlarca devrimcinin hayatini kaybetmesine neden oldugu, böylesi bir konunun tartisildigi ortamlarda takindigi keyfi ve sorumsuz tavri kabul etmedikleri ifade ediliyor.
Cephecilerin bu güne kadar diger devrimci olusumlara, baska irade ve inisiyatiflere hiçbir zaman deger vermedigi, çikarci bir tutum sergiledigine vurgu yapilan yazida, DHKP/C’nin Ölüm Oruçlarinda prestijini kurtaramadigi gibi, “yerlerde sürünen” eylemini büyük bir fiyaskoyla bitirmek zorunda kaldigi, ancak yandas yayin organlarinda olayi bir “zafer” edasi ile kitleye yansitarak, aymaz ve piskin bir tutum sergiledigine isaret ediliyor.
DHKP/C’nin, hemen her dönemde TKP/ML’nin de içinde bulundugu devrimci gruplara kin kustugu, yayin organlarinda taciz, hakaret, suçlayici, asagilayici ifadeler içeren yazi dizileri yayimladiginin her kesim tarafindan bilindigine gönderme yapiliyor. Bu arada Cephecilerin ölüm orucu eylemine katilarak hayatini kaybeden Nergis gibi devrimci grup savasçilarini sahiplenmeye çalistigi, ancak Nergis’in bir TKP/ML eylemcisi oldugunun unutulmamasi gerektigi ifade ediliyor.
TKP/ML’nin ölüm orucu sürecine ve Cephecilerin bu süreci yönetmesine ilk andan itibaren karsi koydugu, kendilerinin onurlu bir tavir sergileyerek sürece sonradan katildiklari, ancak sonucun ortada oldugu belirtiliyor.
Yanlisi önceden görmelerinin, art niyetli bir yaklasim sergileyen DHKP/C tarafindan teslim olma seklinde yorumlanmasinin ise ahlaki bakimdan sorunlu bir davranis olduguna vurgu yapiliyor.
DHKP/C’nin perde arkasindaki bu çarpik emelleri, TKP/ML ve diger devrimci olusumlarin bilinçli ve sagduyulu davranmalari halinde yasama sansi bulamayacak...
Devrimci
|
İsim: | kazim sari | E-mail: | kazimsari158 yahoo.com | Site: | - | Zaman: | 30.04.2010, 07:34 (UTC) | Mesaj: | QuoteReply VAH VAH VAH
Adam resmen dev sol hakinda resmen istikbarat raporunu yayinliyor.
Gerci D karatasla baslayan surec, dev solu bitise goturdu.
Bedri yaganin tasfiyesiyle baslayan cokus surecini kimse durduramadi ve devletin kontrolune gecti.
Yunus bilmeme kimin yazdigi bu yazi neye hizmet ediyor ne mesaj verilmeye calisiyor.
Zaten solun milliyetci soven bir cizgiye dogru gitigini biliyoruz.
Kurd ve alevilerden olusan solunda surekli amip gibi bolunup parcalanmaktan kurtulmuyor.
Goman web sitesinde alevi ve kurd yurtseverlerinin yani sira sol orgutlere sempatiyle bakan arkadaslarda yok degil.
Hatta kamer genc ve bay kilicdaroglunun hayranlarida var
Ama kurdistan ulusal mucadelesini milliyetcilikle bilmem neyle suclayan kurd solcularda yok degil
SOLCU
Solcu olmak cevreci olmak zorundasin yani cevreyi dogayi koruyacaksin cevreyi kirleten doganin dengesini bozankapitalizmin vahsetine karsi gelmek gibi bir gorevi var
ornegin, munzur baraji, hasankeyf, nukler santraller
Solcu olmak ezilenden ve emekciden yana olmak
ezene karsi patrona karsi kapitalizme karsi olmak zorunda
SAGCI
Aga babalarinin patronlarinin usakligini yapmak emekcilere saldirmak bir mayisa karsi cikmak
statukoyu savunmak vs vs buraya
yazan solcularininda sagci oldugunun kesin kaniti irkci olmalari kurdun mucadelesine karsi cikmalari mevcut statukoyu savunmalari |
İsim: | yunus arda | E-mail: | yunusarda2004 hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 27.04.2010, 08:28 (UTC) | Mesaj: |
DHKP/C’DE SIKINTI HAD SAFHADA
Dursun Karatas’in ölümünden sonra bir türlü toparlanamayan DHKP/C, öndersizligin yarattigi sikintiyi üzerinden bir türlü atamiyor.
Avrupa alaninda yasanan huzursuzluklar, örgüt içerisindeki çok baslilik, yurtdisindaki bazi üst düzey yöneticilerin yakalanarak yargilanmasi ve örgüte karsi alinan sert önlemler alt kadrolarda kopmalara neden oluyor. Bu nedenle Avrupa’da sinirli olarak faaliyetler sürdürülebiliyor.
Yurtiçinde ise, basta İstanbul olmak üzere büyük sehirlerdeki operasyonlar zaten sikinti içerisinde olan yapiya zarar veriyor.
Dernek aidatlarinin düzenli ödenmemesi, dergi satislarinin giderek düsmesi, yurtdisindan parasal yardim alinamamasi gibi etmenler de DHKP/C’nin basini agritiyor.
Örgüt içerisindeki fikir ayriliklarindan kaynaklanan sorunlarin yani sira, bazi örgüt mensuplarinin faaliyetlere iliskin elestirel söylemlerde bulunmasi, çalismalara ekonomik anlamda destek saglamamalari ve örgütün de bu kadrolara güvenmemesi ve asagilamasi nedeniyle DHKP/C içerisindeki rahatsizlik giderek büyüyor.
Dernek masraflarinin karsilanmasi, kira borcu, elektrik, su ve diger masraflar için bazi örgüt mensuplarina kullandirilan banka kredilerinin ve anilanlarin kartlarindan söz konusu borçlarin ödenmesi için çekilen meblaglarin geri ödenmemesi, büyük sikinti yaratiyor.
Bu durumda ezilen alt kadrolarin sürekli olarak para bulmalari için sikistirilmalari ve hissi iliskilere girilmemesine iliskin dayatmalar örgütten kopmalari hizlandiriyor.
Ekonomik anlamdaki bu çöküs örgütsel faaliyetleri olumsuz yönde etkilerken, DHKP/C ile iliskili bulunulan sahislara yönelik son dönemde yapilan baskilar nedeniyle mensuplar da derneklerle ilgili taleplere olumsuz yanit veriyor.
Almanya’da, örgütün üst düzey yönetiminde bulunan, Türkiye’ye para ve teçhizat götürmekle suçlanan Nurhan E, Cengiz O. ve Ahmet İ.'nin davalarinin sonuçlanmamasi, Faruk Ereren’in Türkiye’ye iade edilme olasiligi örgütün açmaz konularini olusturuyor.
Bu etmenler yüzünden, Karatas sonrasi örgütü bir araya getirme gücüne sahip bir lider ortaya çikarilamamasi, DHKP/C’nin artik kendisini toparlama sansini giderek kaybetmesine yol açiyor.
Yunus Arda
|
İsim: | baris onder | E-mail: | baris_onder hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 20.04.2010, 11:58 (UTC) | Mesaj: | 1 MAYIS’A DOGRU
Günümüzde emekçilerimiz, çagdas, demokratik ve sosyal devlet anlayisinin bir geregi olan sendikal haklarin kazanimiyla daha iyi kosullarda çalisma sartlarina kavusmustur.
Bu sayede medeniyet yarisinda ülkemiz ekonomisinin birer lokomotifi olan emekçilerimiz önünde, hizla degisime ugrayan yeni bir dünya, yeni bir ufuk açilmaktadir.
Çagimizda, toplumsal degerlerin sürekli olarak ideolojiler tarafindan istismar edilmesi, ülke içinde belirsizliklerin hakim olmasina neden olmakta ve bu durum, kaos yaratmak amacinda olan gruplarin disinda hiçbir kesime, kitleye arti bir deger katmamaktadir.
Küresellesen ve sürekli degisen bu yenidünya düzenine uyum saglanabilmesi, imkanlarin verimli bir sekilde kullanilabilmesi, çesitli toplumsal kesimler arasinda saglanacak diyalogla mümkün olabilecektir.
Bu nedenle çikar farkliliklarini akilci politikalarla dengelemek, ortak çikarlarin alanini genisletmek, uzlasma ve basariya giden yolu açici faktörler olacaktir.
1 Mayis'in emegin kutsal olan haklarinin korunmasi, bu konuda toplumsal bir bilinç olusturulmasi ve terör örgütlerinin haksiz olarak topluma adanmis güne sahip çikmalarinin önlenmesi günün anlamini daha da pekistirecektir.
Toplumun farkli egilimlerini temsil eden kesimler tarafindan yapilan çesitli kutlamalarda, organize suç ve terör örgütlerinin kendi ideolojik çikarlari ugruna toplumsal sorunlari istismar etmesine firsat taninmamasi için; meydanlarin, düsüncelerin özgürce savunuldugu, ancak siddet ve hosgörüsüzlügün dislandigi, fikir platformlari haline dönüstürülmesi gerekmektedir.
Iste o zaman gerçek anlamda 1 Mayis’lara ve 1 Mayis’in felsefe ve ruhuna ulasmak mümkün olacaktir.
Bu düsünce ve umutlar içerisinde, ekonomik ve sosyal yapimizin omurgasi olan üretim ve katma degerin olusturulmasinda alin teri ve emekleriyle önemli katkilar saglayan emekçilerimize yaklasan 1 Mayis nedeniyle sagduyulu olmalari çagrisinda bulunuyorum.
1 Mayis, artik gerilim günü olmaktan çikmali. Bundan sonra 1 Mayislarin, herkesin katilimiyla, dünyaya örnek olacak olgunlukta kutlanmasi ve emegin kutsal olan degerinin algilanmasi asil temennimiz olmalidir.
Baris Önder
|
İsim: | ali bozdogan | E-mail: | alibozdogan65 mynet.com | Site: | - | Zaman: | 30.03.2010, 07:57 (UTC) | Mesaj: |
GERI ADIM YOK
Geçtigimiz Aralik 2009 içerisinde bir grup DTP’linin (PKK) Eyüp Haklar Dernegi’ne (DHKP/C) gelerek hesap sormak istemesi üzerine çikan arbedede dernek çalisani bir kisi biçak darbesiyle yaralanarak, bayiltilincaya kadar dövülmüstü.
Yapilan saldirida dernek büyük hasar görmüs ve atilan molotoflarla yangin çikarilmis ve dernege ait bilgisayarlar ve diger esyalar büyük hasar görmüstü.
Tüm bu olaylara neden olarak, Yürüyüs Dergisi’nde çikan PKK karsiti yazilar gösterilmisti.
Istanbul/Gülsuyu-Gülensu Haklar Dernegi ile 1 Mayis Mahallesi'ndeki Anadolu Haklar Dernegi'ne saldiran DTP’liler “Kürt halki uyuma, mahallene sahip çik” sloganiyla adeta DHKP/C’lilere meydan okumustu.
Uzun süredir yöreye hâkim olma içgüdüsüyle hareket eden DTP’liler halki kendi saflarina çekmek ve hakimiyeti ele geçirmek için büyük çaba harciyor.
Devrimci ve demokratik yapilar arasinda siddeti reddettiklerini savunan DHKP/C bu saldirilarin artik bir son bulmasi için adeta DTP’den aman dilemekte ve saldirilari üslenmeleri ve yalandan da olsa bir özür dilenmesi için ayaklarina kadar gitmektedir.
Yeni adiyla BDP olan Kürt olusumu ise, saldirilari kendi kitlesinin yaptigini büyük bir piskinlikle kabul etmekte, ancak özür dilemeye yanasmamaktadir. Mahalleye hâkim olma çabasini her hareketiyle ortaya koyan BDP çogunlugun kendilerinde oldugunu, halkin destegini aldiklarini, karsi koyulmasi durumunda kitlesel saldirilarda bulunabileceklerini fisilti gazetesi yolu ile yaymaya devam ediyor.
Ayrica bir özelestiri yapmalarinin ve özür mesaji yayinlamalarinin politikalarina ters düstügünü, Yürüyüs Dergisi’nin ileriki dönemlerdeki yayin politikalarina bir çekidüzen verilmemesi durumunda ise sonucuna katlanmalari gerekecegini her ortamda açikça dile getiriyor.
Diger taraftan BDP'nin, saldirilarin bir daha tekrarlanmamasi için sorumluluk üstlenmemesi, bu konuda halka ve DHKP/C’ye taahhütte bulunmamasi ve gruplar arasinda çikabilecek sorunlarda diyalog yolunun benimsenmesi gerektigi çagrilarina kulak tikamasi gibi etmenler, uzlasi alanini daraltiyor.
DHKP/C her saldiri sonrasi eylemsiz kalmaya çalissa da Gülsuyu-Gülensuyu mahallesini kaybetmek istemeyecektir. Bu mücadelenin bir galibi oluncaya kadar bu saldirilar devam edecek, çünkü PKK ve DHKP/C arasindaki fikir karmasasi çözülecek gibi görünmüyor.
Ali Bozdogan
|
İsim: | baris onder | E-mail: | baris_onder hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 23.03.2010, 13:14 (UTC) | Mesaj: | CEMEVLERINI KURTARALIM
12 Mart olaylarinda ölen örgüt mensuplarina Gazi Cemevi’nde anma yemegi verilmesi, Cemevleri’nin amaci disinda kullanilmasina çarpici bir örnek teskil ediyor.
Ancak burada, Alevilikle uzaktan yakindan ilgisi olmayanlarin, kutsal mekânlarda anma toplantilari düzenleyerek, Aleviligi siyasete alet ettikleri gerçeginin gözden kaçirilmamasi gerekiyor.
Çünkü “Din”, “Tanri” gibi kavramlara hayat hakki tanimayan sol örgütlerin, Alevilerin inanç ve belirlemelerine sahip çikmalari beklenemez, bu yüzden Cemevleri’nde çesitli vesilelerle gerçeklestirdikleri törenler de, bu mekânlarin adina leke düsürüyor.
Daha önceleri de Cem Vakfi tarafindan kamuoyuna; “Terör örgütü üyelerinin cenazelerinin Cemevi’nden kaldirilmasi ‘Üzücü bir durum’ olarak nitelenmis, Alevi töresine göre adam öldürenin, insanlikla ilgisinin olmadigi, onlarin Alevilikle baglarinin bulunmadigi, teröristlerin Cemevleri gibi kutsal mekânlara gelmelerinin, yemekli anma törenleri düzenlemelerinin bölücülügün en büyügü oldugu” defalarca ifade edilmisti.
Tüm bu açiklamalara ve uyarilara ragmen terör örgütleri hala Cemevlerini ve bagli kuruluslarini kendi amaçlari dogrultusunda kullanmaya devam ediyor.
12 Mart olaylarinin yil dönümünü firsat olarak gören basta DHKP/C ve diger terör örgütü üyeleri, bu kutsal mekânlari bir bulusma noktasi olarak kullanmaktan geri kalmadi.
Öte yandan, Cemevleri’nin yasadisi örgütlerin boyundurugu altina girmeye baslamasi yüzünden, sagduyulu Alevi vatandaslarimizin bu mekânlardan uzaklasmaya basladiklarina sahit oluyoruz.
Terör odaklarinin Cemevlerini isgaline, adet ve ananelerine bagli canlarin daha fazla göz yummayacagi inanciyla, Alevi dedelerini Cemevlerine sahip çikmaya davet ediyorum.
Aksi takdirde Cemevleri’nin gerçek islevi kamuoyuna nasil açiklanir(!).
Ibadethane mi? Terör yuvasi mi? Bu sorular mutlaka canlarin akillarinda netlesmelidir.
Baris Önder
|
İsim: | ali bozdogan | E-mail: | alibozdogan65 mynet.com | Site: | - | Zaman: | 01.03.2010, 14:38 (UTC) | Mesaj: | ASKER UGURLAYAN MAHALLE
SAKINLERİNE ÖRGÜT SALDIRISI
Istanbul Maltepe’de ayni adli tepenin üzerine 1950’li yillarda kurulan Gülensu Mahallesi son yillarda “Kentsel Dönüsüm” projeleriyle ve hizli gelisimiyle adindan sikça bahsedilen bir yer haline geldi.
Bir gecekondu bölgesinden, günümüzde gelisen, modern bir mahalle haline dönüsen ve bir anda santiye alani haline gelen yöre, yasadisi olusumlarin dikkatinden kaçmadi.
Bölgeye yerlesmek için sol olusumlar ve Kürtçü organizasyonlarin birbirleriyle kiyasiya mücadele ettikleri biliniyor.
Geçtigimiz Sali günü Gülensu Mahallesi'ndeki Nurettin Sözen Parki'nda, asker ugurlamasi yapan konvoylardakilere, araçlarinda bulunan Türk Bayraklarina saldirilmis, bayrak ile dolasilmamasi ve gürültü yapilmamasi yönünde sert uyarilarda bulunulmustur.
Kendilerini DHKP/C’li olarak tanitan bu güruha, konvoydakiler tarafindan Türk bayraginin kutsalligina dem vurularak ve bayragin vatani temsil ettiGi belirtilerek müdahale edilmistir.
Yasanan arbedede DHKP/C ile kanli biçakli olan, fakat bu olayda ona yardim etmekte fayda gören Kürtçü ve sol görüslü gruplar, konvoydakiler tarafindan feci sekilde dövülmüstür.
Gülensu Mahallesi'ni paylasamayan ve sürekli kavga halinde olan yasadisi örgütler, burada vatan hainligi noktasinda birleserek, milletin kutsal saydigi asker uGurlama törenine karsi koymak için bir araya gelebilmislerdir.
Bölgede daha önce de DHKP/C’nin “Fuhus’a, Kumar’a, Uyusturucuya ve Yozlasmaya Hayir” vb. adlar altinda yürüttügü çesitli kampanyalar mahalle sakinlerinin ilgi göstermemesi ve karsi durus sergilemesi yüzünden basarili olamamisti.
Bunun üzerine esnaf ve halka baski uygulamaya çalisan DHKP/C ve yandaslari umdugunu bulamamis bazi örgüt mensuplari mahalle sakinleri tarafindan darp edilmisti.
Simdi ise kutsal görevini yerine getirmek için yakinlari tarafindan asker uGurlama töreni yapanlara ve bayraga saldiranlar,
mahalle sakinlerince aninda karsilik gördü.
Artik Gülensu Mahalle sakinleri yasadisi olusumlari çevrelerinde görmek istemiyor. Haraç toplamak, özgürlüklerini kisitlamak için üzerlerine gelenlere gerekli cevabi sert sekilde veriyor.
Edirne’de halkin DHKP/C’ye gösterdigi tepki hala zihinlerde tazeligini koruyor.
Görünen o ki, halkin kutsal degerlerine yapilan saldirilar karsiliksiz kalmiyor.
Ali Bozdogan
|
İsim: | diren ardic | E-mail: | direnardic yahoo.com | Site: | - | Zaman: | 01.03.2010, 14:03 (UTC) | Mesaj: |
ANADOLU FEDERASYONU’NDA ARAMA
Almanya artik ülkesinde terör örgütlerini ve yan kuruluslarinin faaliyet göstermesini istemiyor.
Terör konusundaki yasalari da degistiren içerige sahip merkezi bir bilgi aGi olusturan Almanya, yürürlüge koydugu 129 anti terör yasa paragrafiyla ülkede yasayan ve terör örgütleriyle iliskisi olanlari “terörist” olarak kabul ediyor.
Söz konusu madde; örgüte üye olmayi, ona yardim etmeyi ve propagandasini yapmayi yasakliyor.
Geçtigimiz hafta içerisinde Kuzey Ren Vestfalya Polisi bu kapsamda, terör örgütü görüsleri dogrultusunda faaliyet yürüten “Anadolu Federasyonu’nun” bürolarinda arama yapti.
Polis geçtigimiz çarsamba günü önce Anadolu Federasyonu’nun Wuppertal'daki merkez bürosuna baskin düzenledi. Ayrica güvenlik güçleri es zamanli olarak Köln, Dortmund ve Schwelm'de de Anadolu Federasyonu Dernekleri’ne üye olanlarin evlerine de baskinlar düzenledi.
Edinilen bilgilere göre, örgüt evlerine yapilan baskinlarda onlarca kisi gözaltina alindi. Birçok örgütsel yayin ve bilgisayarlara elkonuldu.
Aramalarin, 11 Martta Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesinde baslayan ve Kasim 2008'de tutuklanan Anadolu Federasyonu’nun yönetim kurulu üyeleri olan Nurhan Erdem, Cengiz Oban ve Ahmet İstanbullu'nun yargilandiGi dava ile baGlantili olarak gerçeklestirildiGi belirlendi.
Saniklar, ceza kanununun 129/b maddesi uyarinca, “yurt disindaki bir terör örgütüne” yani Türk Devrimci Halk Kurtulus Partisi/Cephesi (DHKP/C) üyesi olmakla suçlaniyorlar.
Polisin operasyonlarini, halen tutuklu bulunan Faruk Ereren'in sinir disi edilme kararina yönelik yapilan protestolar sirasinda dokümante ettigi sahislara yönelik olarak genisleterek sürdürdügü öGrenildi.
BilindiGi gibi, Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi, 2. Ceza Kurulu Ocak ayi sonunda Ereren'in sinir disi edilmesi yönünde bir karar almisti.
Açikça görülüyor ki, Alman güvenlik güçleri ülkedeki terör örgütlerinin her adimini takip ederek kayit altina aliyor.
Sonrasinda 129. Maddeyi isleterek evlerine ya da derneklerine baskinlar düzenliyor ve onlari sinir disi etmek için gerekli islemleri baslatiyor.
Bu durumda Faruk Ereren’in ardindan, Anadolu Federasyonu’nun yönetim kurulu üyeleri de sinir disi edilecekler gibi görünüyor.
Diren Ardiç
|
İsim: | zeynep özgür | E-mail: | zeynep_oz hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 25.02.2010, 13:11 (UTC) | Mesaj: |
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Kadinlarimiz toplumsal yasamin her kademesinde her zaman önemli roller üstlenmis, üstün bir fedakârlik ve feragat duygusu içinde yaptiklari çalismalarla, ülkenin her açidan kalkinmasinda büyük pay sahibi olmustur.
8 Mart 1857'de Amerika’da tekstil fabrikasinda yanarak ölen kadin isçiler adina ilk mücadeleyi baslatan ve 8 Mart'a bugünkü anlamini katan Clara Zetkin olmustur.
Ülkemizde 1926 yilinda kabul edilen “Türk Medeni Kanunu” ve 1934 yilinda kabul edilen “Türk Kadininin Seçme ve Seçilme Hakki” ile ilgili kanunun, dünyanin pek çok ülkesinden önce Türkiye’de kadinlarin toplumsal alana katilmasinin yolunu açtigi bilinmektedir.
Görülüyor ki, kadin ve çagdaslik kavramlarinin birbiriyle iç içe oldugu günümüzde, “Kadinin rolünün olmadigi bir ülkede, özgürlüklerin yasanabildigi bir toplumdan söz etmenin dogru olmadigi, ancak dogmalarin esaretinden kurtulmus, bilimsel ürünler üretebilen bir toplumun çagdas toplum” olarak nitelendirilmesi gerekliligi tartisilmazdir.
Bu nedenle, kadin haklari konusunda dünyaya öncülük eden Türkiye gibi bir ülkede, dünya kadinlar gününün, bazi çevrelerin istismarci yaklasimlarina sahne olmasi, büyük üzüntü yaratmaktadir.
Bilindigi gibi, kadinlarimizi ideolojik ve siyasi görüslerinin etkisi altina almaya ugrasan bazi yasadisi olusumlar, yitirdikleri güç ve itibarlarini kazanmak için “Kadin haklari” söylemlerini kullanarak kadinlarimizi yönlendirmeye çalismaktadirlar.
Toplumun vazgeçilmez bir parçasi olan kadinlarimizi bir kez daha uyarmanin ve haklarini savunmanin yolunun yasal süreçler içerisinde oldugunu hatirlatmanin kaçinilmaz olduguna inaniyorum.
Dünyada yasadigimiz güzellikler, incelikler ve iyilikler varsa bunun temelinde kadinimizin oldugunu biliyoruz. Kadinlarimiz zarafetin, nezaketin, iyiligin, dürüstlügün sembolüdür.
Kadinlarimizin gelecege duydugumuz güçlü umudun dayanagi olduklarini bu vesileyle bir kez daha belirtiyor, köyden kente, her nerede bulunurlarsa bulunsunlar, insanligin ortak yasamina büyük anlam ve deger katan gelecegimizin garantisi ve en degerli egitmenleridir.
Ülkemizde ilk kez 1921 tarihinde kutlanmaya baslanan dünya kadinlar günü bizim kadinlarimiza verdigimiz degeri bir kez daha gözler önüne sermektedir.
8 Mart’larin, insanca tüm haklarini kullanan kadinin degerinin ve kendisine özgü, övgüye deger niteliklerinin animsandigi günler olmasi gerektigi inanciyla 8 Mart Dünya Kadinlar Günü’nü en içten duygularla kutluyorum.
Zeynep Özgür
|
İsim: | yunus arda | E-mail: | yunusarda2004 hotmail.com | Site: | - | Zaman: | 17.02.2010, 07:42 (UTC) | Mesaj: |
EREREN TÜRKIYE’YE DÖNÜS YOLUNDA!
Almanya’nin Hagen kentinde 8 Nisan 2007 tarihinde yakalanan DHKP/C'nin Merkez Komite Üyesi Faruk Ereren (55) hakkinda federal bassavcilik tarafindan Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde dava açildi.
Halen Almanya'da tutuklu olarak mahkemesi devam eden Ereren’in Türkiye'ye iade edilebilecegi endisesi örgüt kadrolarinda panige neden oldu.
Karlsruhe kentinde bulunan federal bassavcilik tarafindan cinayet, cinayete tesebbüs, bombali saldiri planlamak/düzenlemek ve bir terör örgütünde elebasilik yapmak suçlarindan Ereren hakkinda yürütülen dava süreci Duesseldorf’ta, 15 Ocak 2010 tarihinde basladi.
Savcilik iddianamesinde Ereren’in;
1993 yilinin nisan ayinda İstanbul’da bir grup polise saldirilmasi talimatini vermekle suçlandigi, bu saldirida 2 polisin sehit oldugu, çok sayida polisin yaralandigi,
Ereren’in, örgüt tarafindan kurulan “Merkez Komitesi”nin 3 üyesinden biri olarak, 1994 yilinin mart ayindan bu yana Türkiye’deki çok sayida güvenlik ve hukuk görevlisinin öldürülmesi talimatini verdigi,
2001 yilinin Ocak ayindan 2005 yilinin Temmuz ayina kadar da agirlikli olarak İstanbul ve Ankara’da bombali eylemler düzenlenmesinin altinda imzasi oldugu ve bu saldirilarda 5 saldirgan ile 7 kisinin öldügü, çok sayida insanin yaralandigi ve büyük maddi hasarin meydana geldigi ifade edildi.
Avrupa’da ve özellikle Almanya’da örgüt adina “bagis” kampanyalari düzenledigi, propaganda malzemesi sattigi, silah ve patlayici madde temin etmeye çalistigi, ayrica bu silahlarin Türkiye’ye gönderilmesi isini de organize ettigi, bu vesileyle sik sik Almanya’ya giris yaptigi, 8 Nisan 2007 tarihinde yakalandigi ve 9 Nisan 2007 tarihinden bu yana gözaltinda tutuldugu belirtildi.
Almanya’da 1998 yilindan bu yana yasakli örgütler listesinde yer alan DHKP/C’ye Alman güvenlik güçleri tarafindan 2007 yilinda gerçeklestirilen operasyonlarda örgüte ait ev ve bürolarda yapilan baskinlarda, birçok propaganda malzemesi ele geçirilmis ve örgüt üst düzey yöneticilerinin de aralarinda bulundugu çok sayida DHKP/C’li tutuklanmisti.
Düsseldorf Eyalet Mahkemesi 2. Ceza Senatosu, 29 Ocak 2010 tarihinde aldigi bir kararla, Türkiye tarafindan Ereren için yapilan iade talebine onay vererek, Ereren'in Türkiye'ye iadesi sürecini baslatti.
Ereren’in Türkiye’ye iade edilmesi karari alinmasinin ardindan, diger örgüt üyelerinin de kisa süre içerisinde Türkiye’ye iade yolu açilmis olacak.
Yunus Arda
 |
|
|
 |
|
|
|
|